Facebook Takip edebilirsiniz

31 Ekim 2011 Pazartesi

SGK Taksitlendirmelerinin ödeme süresi uzatılmıştır










SGK Taksitlendirmelerinin ödeme süresi uzatılmıştır











5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalılara ilişkin 2011/Eylül ayı aylık prim ve hizmet belgesinden kaynaklanan alacaklar ile ...
aynı sigortalılardan kaynaklanan ve ödeme vadesinin son günü 31/10/2011 olan 6111 sayılı Kanun yapılandırma taksitlerinin 3/11/2011 tarihine kadar ödenmesi halinde süresi içinde ödenmiş sayılacağından, bu işverenler hakkında herhangi bir gecikme cezası ile gecikme zammı uygulanmayacaktır.

SGK İşverenler tarafından  yapılacak prim ödemelerine ilişkin duyuru için tıklayınız


T.C.
SOSYAL GÜVENLĠK KURUMU BAġKANLIĞI
Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü


_______________________________________________________________________________________ 1/2


İŞVERENLERİMĠZCE YAPILACAK PRİM ÖDEMELERİNE İLİŞKİN
DUYURU


5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalılardan kaynaklanan gerek cari ay, gerekse 6111 sayılı Kanun gereğince yeniden yapılandırılan alacakların tahsili sırasında 31/10/2011 tarihinde sistemden kaynaklanan nedenlerden dolayı on-lıne banka kanalıyla yapılan tahsilatlarda bazı sorunlar yaĢanmıĢtır.
Kurumumuz bilgi iĢlem sisteminden kaynaklanan sorunlar nedeniyle ödeme vadesi 31/10/2011 tarihi itibariyle sona eren söz konusu alacakların ödeme süresi 3/11/2011 tarihine kadar (bu tarih dahil) uzatılmıŞtır.


5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalılara iliĢkin 2011/Eylül ayı aylık prim ve hizmet belgesinden kaynaklanan alacaklar ile aynı sigortalılardan kaynaklanan ve ödeme vadesinin son günü 31/10/2011 olan 6111 sayılı Kanun yapılandırma taksitlerinin 3/11/2011 tarihine kadar ödenmesi halinde süresi içinde ödenmiĢ sayılacağından, bu iĢverenler hakkında herhangi bir gecikme cezası ile gecikme zammı uygulanmayacaktır.
işverenlerimize duyulur.

Yeni TTK'da Şirketler Kendi Hisselerini Edinebilecek

 

Yeni TTK'da Şirketler Kendi Hisselerini Edinebilecek


-Şirketlere belli koşullar altında kendi hisselerini satın alma hakkı getirilecektir.

Her anonim şirket, genel kurulun yönetim kuruluna verdiği yetkiye dayanarak sermayesinin yüzde onunu aşmamak şartı ile kendi paylarını iktisap ve rehin olarak kabul edebilecektir. Bununla birlikte şirketler yakın ve ciddi bir kaybı önlemek amacı ile kendi paylarını genel kurulun yetkilendirme kararı olmadan da serbestçe iktisap edebileceklerdir.

.

-Kanunda öngörülen belli mükellefiyetleri yerine getirmeyen şirketlerin yönetim kurulu üyeleri ve denetçileri adli para cezalarının yanı sıra ile hapis cezalarına çarptırılabilecektir.

.

Eski Ticaret Kanunu’nun aksine ağır yaptırımlar öngörülmüştür. Örneğin üç aylık süre içinde web sitesini oluşturmayan anonim şirketlerin yönetim kurulu üyeleri ve limited şirket müdürleri için altı aya kadar hapis cezası uygulanabilecektir.

.

-Şirketler topluluğuna ilişkin düzenlemeler yapılacak, hakim ve bağlı şirket özellikleriyle bildirim ve raporlama yükümlülükleri getirilecektir.

.

Kanun ile Türk hukukunda ilk defa şirketler topluluğu düzenlenmiştir. Şirketler topluluğu birden fazla sermaye şirketinin hâkimiyet ilişkileri bağlamında önceden belirlenen somut politikalara göre yönetilmesi amacıyla oluşturulan topluluktur.

Bir ticaret şirketi diğer bir ticaret şirketini bir sözleşme gereğince veya başka bir yolla hâkimiyeti altında tutabiliyorsa; birinci şirket hakim, diğeri bağlı şirkettir. Hakim şirkete doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunan şirketler, onunla birlikte şirketler topluluğunu oluşturur.

.
Düzenlemeler ile hakim ve bağlı şirketler arasındaki ilişkiler şeffaflık, hesap verilebilirlik ve menfaat dengesi temelinde kurallara bağlanmıştır.

TEK BAĞIMSIZ DENETİM VE YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK LTD. ŞTİ.

Yeni TTK'da Şirketler Kendi Hisselerini Edinebilecek

 

Yeni TTK'da Şirketler Kendi Hisselerini Edinebilecek


-Şirketlere belli koşullar altında kendi hisselerini satın alma hakkı getirilecektir.

Her anonim şirket, genel kurulun yönetim kuruluna verdiği yetkiye dayanarak sermayesinin yüzde onunu aşmamak şartı ile kendi paylarını iktisap ve rehin olarak kabul edebilecektir. Bununla birlikte şirketler yakın ve ciddi bir kaybı önlemek amacı ile kendi paylarını genel kurulun yetkilendirme kararı olmadan da serbestçe iktisap edebileceklerdir.

.

-Kanunda öngörülen belli mükellefiyetleri yerine getirmeyen şirketlerin yönetim kurulu üyeleri ve denetçileri adli para cezalarının yanı sıra ile hapis cezalarına çarptırılabilecektir.

.

Eski Ticaret Kanunu’nun aksine ağır yaptırımlar öngörülmüştür. Örneğin üç aylık süre içinde web sitesini oluşturmayan anonim şirketlerin yönetim kurulu üyeleri ve limited şirket müdürleri için altı aya kadar hapis cezası uygulanabilecektir.

.

-Şirketler topluluğuna ilişkin düzenlemeler yapılacak, hakim ve bağlı şirket özellikleriyle bildirim ve raporlama yükümlülükleri getirilecektir.

.

Kanun ile Türk hukukunda ilk defa şirketler topluluğu düzenlenmiştir. Şirketler topluluğu birden fazla sermaye şirketinin hâkimiyet ilişkileri bağlamında önceden belirlenen somut politikalara göre yönetilmesi amacıyla oluşturulan topluluktur.

Bir ticaret şirketi diğer bir ticaret şirketini bir sözleşme gereğince veya başka bir yolla hâkimiyeti altında tutabiliyorsa; birinci şirket hakim, diğeri bağlı şirkettir. Hakim şirkete doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunan şirketler, onunla birlikte şirketler topluluğunu oluşturur.

.
Düzenlemeler ile hakim ve bağlı şirketler arasındaki ilişkiler şeffaflık, hesap verilebilirlik ve menfaat dengesi temelinde kurallara bağlanmıştır.

TEK BAĞIMSIZ DENETİM VE YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK LTD. ŞTİ.

İkramiyenizi güncel ve sorunsuz almak için hinlik yapabilirsiniz/Ali TEZEL

Eski memurlar

İkramiyenizi güncel ve sorunsuz almak için hinlik yapabilirsiniz

SGK, 9 Temmuz 2011 gününden sonra emekli olanlardan geçmişte memuriyet hizmeti olanların ikramiyelerini sorunsuz bir şekilde ödüyor. Bu tarihten önce emekli olanlarına ise mahkeme yolu gözüküyor. SSK emeklileri, mahkemesiz ikramiye alabilmek için işe girin, emekli aylığınızı kestirin ertesi gün yeniden emeklilik dilekçesi verin ve ikramiyenizi hem sorunsuz hem de güncel rakamlardan alın…

Fireler zayi olan mal sayılır mı?

 

Fireler zayi olan mal sayılır mı?


Bir malın, fiziksel veya kimyasal özellikleri gereği buharlaşma, kuruma, çekme, sızma ya da dökülme gibi nedenlerden dolayı ortaya çıkan miktar azalmasına normal fire adı verilir. Ayrıca üretim işletmelerinde normal fire, bir mamulün içerdiği net hammadde miktarı ile üretim safhasında harcanan brüt hammadde miktarı arasındaki fark olarak da tanımlanabilir.

.
Sabunun kuruması sonucu ağırlığını kaybetmesi, cam eşyanın alınması veya taşınması esnasında kırılması, sıvı nitelikteki malların taşınması esnasında dökülmesi veya buharlaşarak uçması ticari fireye örnek olarak gösterilebilir. Bu nitelikteki fireler genellikle belli oranlar dahilinde kalır.

.
Normal fire olarak ortaya çıkan bu değer düşüklüklerinin, takdir komisyonlarına takdir edilmesine gerek yoktur. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta aynı mala ilişkin olsa dahi, fire oranının firmadan firmaya değişebileceğidir. Bu nedenle fire oranları belli bir marj arasında belirlenir. Örneğin % 1-3 arası gibi. Bu nedenle bir mala ait firenin başlangıçtaki miktarı kesin olarak tespit edilemez.

.
İşletmelerde bazı durumlarda ortaya çıkan olağanüstü durumlar nedeniyle malların miktarında önemli düşüklükler ortaya çıkabilir. Bu gibi durumlarda söz konusu malların, değeri düşen mal olarak değerlendirilip takdir komisyonuna takdir edilmesi gerekmektedir.

.
KDV sisteminde alış belgelerinde gösterilen verginin indirilmesi, bu malların satışı sırasında mala eklenen değerin vergilendirileceği düşüncesine dayanmaktadır. 1 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinde, zayi olan mallar için satış ve dolayısıyla yaratılan bir katma değer olmayacağından, bu mallara ilişkin alış vesikalarında gösterilen verginin indirilmesinin, zayi olan mallar üzerindeki vergi yükünü tamamen ortadan kaldıracağı; bu nedenle, Kanunun 30/c maddesi uyarınca, zayi olan malların alış vesikalarında gösterilen KDV'nin mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan KDV'den indirilemeyeceği belirtilmiştir.

.
Ancak daha önceki yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere fire, bir malın imalat sürecinde veya tüketiciye arzına kadar kendi doğal akışı içinde uğradığı fiziksel kayıp olarak tanımlandığından, imalat sırasında veya sonrasında meydana gelen firelerin zayi olan mal kapsamında değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.

.

 

Bu durumda, daha önce indirim konusu yapılan KDV'nin de düzeltilmesine gerek yoktur. Ancak, yasal düzenleme veya ilgili mesleki kuruluşlar tarafından belirlenen fire miktarını aşan kayıplara ilişkin giderlerin, Gelir veya Kurumlar Vergisi Kanunlarına göre kazancın tespitinde indiriminin kabul edilmemesi halinde, bu giderler dolayısıyla yüklenilen KDV'nin de indirim konusu yapılması mümkün değildir.

.
Örneğin;
- Akaryakıtın depolanması sırasında ortaya çıkan ve ilgili kuruluşlar tarafından belirlenen oranlar dahilindeki kayıplar,
- Balık çiftliklerinde balık üretimi esnasında pazarlama aşamasına ulaşıncaya kadar geçen süreçte, balık üretim ve besleme firesi olarak oluşan balık ölümleri,
- Tavuk çiftliklerinde, üretimin doğal sonucu olarak ortaya çıkan kayıplar,
- Hazır giyim eşyası dikiminde veya ayakkabı yapımında üretim sürecindeki kesme, biçme, dikme gibi işlemlerin doğal sonucu olarak ortaya çıkan kayıplar
fire olarak değerlendirilmekte olup, bunlara ilişkin olarak yüklenilen KDV indirim konusu yapılabilecektir.

Hasan Yalçın
E.Hesap Uzmanı/YMM
hasanyalcin@hsyaudit.com

http://www.muhasebevergi.com/makale.aspx?id=249

Gelir Vergisi uygulamasında örtülü kazanç dağıtımı

Gelir Vergisi uygulamasında örtülü kazanç dağıtımı / Disguised Profit distribution from the standpoint of the Income Tax Code applications

5615 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanunu'nun "Gider kabul edilmeyen ödemeler" başlıklı 41 inci maddesine eklenen (5) numaralı bentte yapılan düzenlemeler ile Kurumlar Vergisi Kanunu’nda yer alan örtülü kazanç dağıtımına paralel bir düzenleme getirilmiş ve daha önce tartışma konusu olan işletmeden çekilme kavramına ilişkin ayrıntılı düzenlemeler yapılmıştır. Buna göre adı geçen kanun maddesi aşağıdaki gibidir.

.
"5. Bu fıkranın 1 ilâ 4 numaralı bentlerinde yazılı olan işlemler hariç olmak üzere, teşebbüs sahibinin, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit edilen bedel veya fiyatlar üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunması halinde, emsallere uygun bedel veya fiyatlar ile teşebbüs sahibince uygulanmış bedel veya fiyat arasındaki işletme aleyhine oluşan farklar işletmeden çekilmiş sayılır.

.
Teşebbüs sahibinin eşi, üstsoy ve altsoyu, üçüncü derece dahil yansoy ve kayın hısımları ile doğrudan veya dolaylı ortağı bulunduğu şirketler, bu şirketlerin ortakları, bu şirketlerin idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından kontrolü altında bulunan diğer şirketler ilişkili kişi sayılır.

.
Bu bent uygulamasında, imalat ve inşaat, kiralama ve kiraya verme, ödünç para alınması veya verilmesi, ücret, ikramiye ve benzeri ödemeleri gerektiren işlemler, her hâl ve şartta mal veya hizmet alım ya da satımı olarak değerlendirilir.

.
İşletmeden çekilmiş sayılan farklar, ilişkili kişi tarafından beyan edilmiş gelir veya kurumlar vergisi matrahının hesabında dikkate alınmış ise ilişkili kişinin vergilendirme işlemleri buna göre düzeltilir. İlişkili kişiler ve bu kişilerle yapılan işlemler hakkında bu maddede yer almayan hususlar bakımından, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 13 üncü maddesi hükmü uygulanır."

.
Kanun maddesinin incelenmesinde de anlaşılacağı üzere teşebbüs sahibinin ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit edilen bedel veya fiyatlar üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunması halinde, emsallere uygun bedel veya fiyatlar ile teşebbüs sahibince uygulanmış bedel veya fiyat arasındaki işletme aleyhine oluşan farklar işletmeden çekilmiş sayılacaktır.
Bu çerçevede,

.
· Teşebbüs sahibi tarafından bir mal veya hizmet alım ya da satımının yapılmış olması,
· Teşebbüs sahibinin bu mal veya hizmet alım ya da satımını ilişkili kişilerle yapmış olması,
· Bu mal veya hizmet alım ya da satımında "emsallere uygunluk ilkesi"ne aykırı olarak fiyat veya bedel tespiti yapılmış olması halinde emsallere uygun bedel veya fiyat ile teşebbüs sahibince uygulanmış bedel veya fiyat arasındaki işletme aleyhine oluşan farklar işletmeden çekilmiş sayılacaktır.
Gelir Vergisi Kanunu'nun uygulanmasında "teşebbüs sahibi" ifadesi, ticari ve zirai kazanç yönünden gelir vergisine tabi gerçek kişiler ile adi ortaklıkların ortakları, kollektif şirketlerin ortakları, adi ve eshamlı komandit şirketlerin komandite ortaklarını kapsamaktadır.

.
İlgili kişi kavramı
Gelir Vergisi Kanunu'nun uygulamasında teşebbüs sahibinin eşi, üstsoy ve altsoyu, üçüncü derece dahil yansoy ve kayın hısımları ile doğrudan veya dolaylı ortağı bulunduğu şirketler, bu şirketlerin ortakları, bu şirketlerin idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından kontrolü altında bulunan diğer şirketler ilişkili kişi sayılmaktadır.
Teşebbüs sahibi bir şirkete doğrudan veya dolaylı ortak ise teşebbüs sahibi ile söz konusu şirketler ilişkili kişi kapsamındadır. Bu ilişkide sermaye veya kâr payı oranının herhangi bir önemi bulunmamaktadır.

.
Teşebbüs sahibinin doğrudan veya dolaylı ortağı bulunduğu şirketlerin idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından kontrolü altında bulunan diğer şirketler ifadesinden, teşebbüs sahibinin doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunduğu şirket/şirketlerin ekonomik ve ticari kararlarını etkileyebilecek ölçüde sermayesine, kâr payına veya oy kullanma hakkına sahip olduğu diğer şirketler anlaşılmaktadır.

.
Öte yandan, teşebbüs sahibinin eşi, üstsoy ve altsoyu, üçüncü derece dahil yansoy ve kayın hısımları, doğrudan veya dolaylı ortağı bulunduğu şirketler ile bu şirketlerin ortakları, bu şirketlerin idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından kontrolü altında bulunan diğer şirketlerin aralarındaki ilişki Gelir Vergisi Kanunu'nun uygulamasında ilişkili kişi kapsamında değerlendirilecektir.
.

Disguised Profit distribution from the standpoint of the Income Tax Code applications


Through the regulations added through paragraph no. (5) to Article 41 of the Income Tax Code numbered 5615, containing the caption “Payments not Accepted as Expense”, a regulation that is parallel to the mechanism of disguised profit distribution codified in the Corporation Tax Code has been introduced, and detailed explanations were provided to the concept of “withdrawal from the enterprise”, that was previously a subject matter of dispute, were introduced. Accordingly; the concerned article reads as follows:

“5. With the exception of the transactions noted in sub-paragraphs 1 to 4 of this paragraph, in cases of the purchase and sale of goods and services with related parties at prices and values that are determined to conflict with the arm’s length principle, the outstanding differences between the arm’s length prices and values, and the prices and values that are applied by the owner of the enterprise, is considered to have been withdrawn from the enterprise.

Companies who are determined to have a direct or indirect partnership relation with
the spouses of the partners, as well as to any of the relatives by ancestry or descent, and up to (and including) any third degree relation by blood or marriage, the partners of such companies and other companies that are under the control of these companies from the standpoint of management, supervision and capital, are also considered as related parties of that company.

For purposes of this sub-paragraph, transactions that involve manufacturing and construction, renting and leasing, borrowing and lending of money, and the payment of bonuses, wages or other similar payments, are considered as purchase or sale of goods and services, in whatever case.

In cases when the outstanding differences that are considered to have been drawn from the enterprise, were taken into consideration in the determination of the assessment base for corporation tax or income tax, the procedures relating to the taxation of the related party are revised accordingly. The provisions of Article 13 of the Corporation Tax Code Numbered 5520 shall apply, on issues concerning related parties and transactions with related parties that are not regulated in this article.”

As could be understood from the review of this article, in cases when the owner of the enterprise purchases or sells goods/serices to its related parties at prices and values that are not consistent with the arm’s length principle, the outstanding differences between the arm’s length prices and values and the prices and values that were applied by the owner of the enterprise, shall be considered to have been withdrawn from the enterprise.

Within this framework; in the occurrence of the following circumstances:

  • When goods or services were purchased and sold by the owner of the enterprise;

  • When the owner of the enterprise performs this purchase and sale transaction with persons who are in the position of related parties; and

  • When during this purchase/sale transaction, the prices or values determined were not consistent with the arm’s length principle;


The differences between the arm’s length values or prices and the prices or values applied by the owner of the enterprise on the goods and services; shall be considered to have been withdrawn from the enterprise.

For purposes of Income Tax Code, the term “owner of the enterprise” shall refer to the real persons who are subject to income tax from the standpoint of commercial and agricultural earnings, and partners in unincorporated companies, or by silent partners in ordinary partnerships in commendam or in those limited by shares.

The definition of the Related Party,

For purposes of Income Tax Code, the spouses of the owners of the enterprise, as well as any of the relatives by ancestry or descent, and up to (and including) any third degree relation by blood or marriage, the partners of such companies and other companies that are under the control of these companies from the standpoint of management, supervision and capital, are also considered as related parties of that company, are considered related parties.

If the owner of the enterprise is in the position of a direct or indirect partner of a company, these companies are included within the scope of “related party”. In this relation, the proportion of the share in capital or in dividends, do not have any significance.

The term “other companies that are under the control of the companies of whom the owner of the enterprise holds directly or indirectly a partnership position from the standpoint of management, supervision or capital, refers to other companies in whose capital, dividends or voting rights the owner of the enterprise holds a share, at a proportion that empowers the owner of the enterprise to affect the economic and commercial decisions of that company.

Meanwhile, the spouses of the owners of the enterprise, as well as any of the relatives by ancestry or descent, and up to (and including) any third degree relation by blood or marriage, the companies that such parties hold a direct or indirect ownership, and the partners of such companies, and other companies that are under the control of these companies from the standpoint of management, supervision and capital, are considered as related parties for purposes of Income Tax applications

HASAN YALÇIN

YMM

http://www.muhasebevergi.com

RAPOR DEĞERLENDİRME KOMİSYONLARININ OLUŞTURULMASI İLE ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI HAKKINDA YÖNETMELİK

RAPOR DEĞERLENDİRME KOMİSYONLARININ OLUŞTURULMASI İLE ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI HAKKINDA YÖNETMELİK




















Tarih31/10/2011
Sayı28101
Kapsam


BİRİNCİ BÖLÜM


Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar


Amaç ve kapsam

MADDE 1 - (1) Bu Yönetmeliğin amacı, rapor değerlendirme komisyonlarının oluşturulması ile çalışma usul ve esaslarını düzenlemektir.

Dayanak

MADDE 2 - (1) Bu Yönetmelik, 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 140 ıncı maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.

Tanımlar

MADDE 3 - (1) Bu Yönetmelikte geçen;

a) Bakan: Maliye Bakanını,

b) Bakanlık: Maliye Bakanlığını,

c) Başkan: Vergi Denetim Kurulu Başkanını,

ç) Başkan Yardımcısı: Vergi Denetim Kurulu Başkan Yardımcısını,

d) Başkanlık: Vergi Denetim Kurulu Başkanlığını,

e) Grup Başkanlığı: Uygun görülen yerlerde Bakan onayı ile kurulan Başkanlığa bağlı Grup Başkanlıklarını,

f) Kanun: 213 sayılı Vergi Usul Kanununu,

g) Vergi inceleme raporu: Vergi incelemeleri sonucunda düzenlenen raporu,

ğ) Vergi incelemesi: İnceleme yapmaya yetkili olanlar tarafından, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak amacıyla yapılan faaliyeti,

h) Vergi incelemesi yapmaya yetkili kılınan diğer memurlar: Mahallin en büyük mal memurunu (Vergi Dairesi Başkanını, Vergi Dairesi Başkanlığı kurulmayan yerlerde Defterdarı), Gelir İdaresi Başkanlığının merkez ve taşra teşkilatında müdür kadrolarında görev yapanlar ile vergi dairesi müdürlerini,

ı) Vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlar: Kanunun 135 inci maddesinde sayılan yetkilileri,

i) Vergi Müfettişi: Vergi Başmüfettişini, Vergi Müfettişini ve Vergi Müfettiş Yardımcısını,

j) Vergi suçu raporu: Kanunun 359 uncu maddesi kapsamındaki suçlar için düzenlenen raporu,

ifade eder.

İKİNCİ BÖLÜM


Rapor Değerlendirme Komisyonlarının Oluşturulması


Vergi Müfettişlerince düzenlenecek raporlar için rapor değerlendirme komisyonlarının oluşturulması

MADDE 4 - (1) Vergi Müfettişlerinin dâhil oldukları Grup Başkanlıklarında oluşturulacak rapor değerlendirme komisyonları, Başkanlıkça ilgili Grup Başkanlığına dâhil olan meslekte on yılını tamamlamış Vergi Müfettişleri arasından görevlendirilecek en az üç asil ve yeterli sayıda yedek üyeden oluşur.

(2) İhtiyaca göre oluşturulacak rapor değerlendirme komisyonu sayısı ile komisyonlarda görevlendirilecek Vergi Müfettişi sayısı, Başkanlık tarafından belirlenir.

(3) İlgili Grup Başkanlığında meslekte on yılı tamamlamış yeterli sayıda Vergi Müfettişinin bulunmaması halinde; bu Grup Başkanlıklarında oluşturulacak rapor değerlendirme komisyonlarında görev yapmak üzere Başkanlıkça diğer Grup Başkanlıklarından yeterli sayıda Vergi Müfettişi görevlendirilebileceği gibi, Başkanlık söz konusu raporların diğer Grup Başkanlıklarında oluşturulan rapor değerlendirme komisyonları tarafından değerlendirilmesine de karar verebilir.

(4) Vergi Müfettişlerinin geçici çalışma yerlerinde, Başkanlığın onayı ile geçici rapor değerlendirme komisyonları oluşturulabilir.

(5) Vergi inceleme raporunu düzenleyen Vergi Müfettişleri, kendi düzenlemiş oldukları raporların değerlendirildiği komisyon toplantılarına üye olarak katılamazlar.

Vergi incelemesi yapmaya yetkili kılınan diğer memurlarca düzenlenecek raporlar için rapor değerlendirme komisyonlarının oluşturulması

MADDE 5 - (1) Vergi Dairesi Başkanlığı kurulan yerlerde;

a) Vergi incelemesi yapmaya yetkili kılınan diğer memurlarca düzenlenen raporlar için rapor değerlendirme komisyonu; Vergi Dairesi Başkanı ve/veya Vergi Dairesi Başkanı tarafından belirlenecek grup müdürünün başkanlığında, müdürler ve/veya vergi dairesi müdürleri arasından Vergi Dairesi Başkanı tarafından seçilecek en az iki asil ve yeterli sayıda yedek üyeden oluşur.

b) Oluşturulacak rapor değerlendirme komisyonu sayısını belirlemeye Vergi Dairesi Başkanı yetkilidir.

c) Vergi Dairesi Başkanlığı bünyesinde oluşturulan komisyonların sekretarya hizmetleri Vergi Dairesi Başkanı tarafından belirlenecek Grup Müdürlüğünce yürütülür.

(2) Vergi Dairesi Başkanlığı kurulmayan yerlerde;

a) Vergi incelemesi yapmaya yetkili kılınan diğer memurlarca düzenlenen raporlar için rapor değerlendirme komisyonu; Defterdarın başkanlığında, Defterdarın belirleyeceği vergi dairesi müdürlerinden seçilen en az iki asil ve yeterli sayıda yedek üyeden oluşur.

b) Yeterli sayıda üyenin bulunmaması veya gerekli görülen hallerde Gelir İdaresi Başkanlığı, Defterdarlıklarda görevli vergi incelemesi yapmaya yetkili kılınan diğer memurlarca düzenlenen vergi inceleme raporlarını belirleyeceği Vergi Dairesi Başkanlıklarındaki rapor değerlendirme komisyonlarında değerlendirtmeye yetkilidir.

c) Defterdarlıklarda oluşturulan komisyonların sekretarya hizmetleri Gelir Müdürlüklerince yürütülür.

(3) Vergi inceleme raporunu düzenleyen vergi incelemesi yapmaya yetkili kılınan diğer memurlar, kendi düzenlemiş oldukları raporların değerlendirildiği komisyon toplantılarına üye olarak katılamazlar.

(4) Komisyon başkan ve üyelerinin herhangi bir nedenle görevlerinin başında bulunamamaları ve yerlerinin yedek üyelerle tamamlanamaması halinde, bunlara usulüne uygun olarak vekâlet edenler komisyonda görev yaparlar.

Merkezi Rapor Değerlendirme Komisyonu

MADDE 6 - (1) Vergi Müfettişlerince düzenlenen raporlara ilişkin olarak Vergi Müfettişleri ile rapor değerlendirme komisyonları arasında uyuşmazlığa konu raporların üst değerlendirme mercii, Merkezi Rapor Değerlendirme Komisyonudur.

(2) Merkezi Rapor Değerlendirme Komisyonu, Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı bünyesinde Başkan tarafından belirlenen, bir Başkan Yardımcısının başkanlığında dört grup başkanından oluşan toplam beş üyeden oluşur. Başkanlık, ihtiyaçlar ölçüsünde birden fazla komisyon kurabilir.

(3) Vergi Müfettişleri ile ilgili rapor değerlendirme komisyonları arasında uyuşmazlığa konu raporların, bir üst değerlendirme mercii olarak Merkezi Rapor Değerlendirme Komisyonunda görüşüldüğü toplantılara, raporu düzenleyen Vergi Müfettişi ile arasında uyuşmazlık bulunan rapor değerlendirme komisyonu üyeleri, üye olarak katılamazlar.

Vergi Dairesi Başkanlığı Üst Rapor Değerlendirme Komisyonu

MADDE 7 - (1) Vergi incelemesi yapmaya yetkili kılınan diğer memurlarca düzenlenen raporlara ilişkin olarak incelemeyi yapan ile ilgili rapor değerlendirme komisyonları arasında uyuşmazlığa konu raporların üst değerlendirme mercii, Vergi Dairesi Başkanlığı Üst Rapor Değerlendirme Komisyonudur.

(2) Vergi Dairesi Başkanlığı Üst Rapor Değerlendirme Komisyonu; Vergi Dairesi Başkanının başkanlığında, grup müdürleri, müdürler ve/veya vergi dairesi müdürleri arasından Vergi Dairesi Başkanı tarafından seçilecek en az iki asil ve yeterli sayıda yedek üyeden oluşur.

(3) Vergi incelemesi yapmaya yetkili kılınan diğer memurlar ile rapor değerlendirme komisyonları arasında uyuşmazlığa konu raporların, Vergi Dairesi Başkanlığı Üst Rapor Değerlendirme Komisyonunda görüşüldüğü toplantılara, incelemeyi yapan ile arasında uyuşmazlık bulunan rapor değerlendirme komisyonu üyeleri, üye olarak katılamazlar.

(4) Vergi Dairesi Başkanlığı kurulmayan yerlerde düzenlenen raporlara ilişkin üst değerlendirme mercii, Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından belirlenen Vergi Dairesi Başkanlığı Üst Rapor Değerlendirme Komisyonudur.

(5) Vergi Dairesi Başkanlığı Üst Rapor Değerlendirme Komisyonunun sekretarya hizmetleri Vergi Dairesi Başkanı tarafından belirlenecek grup müdürlüğünce yürütülür.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM


Rapor Değerlendirme, Merkezi Rapor Değerlendirme ve Vergi Dairesi Başkanlığı


Üst Rapor Değerlendirme Komisyonlarının Görevleri


Rapor değerlendirme komisyonlarının görevleri

MADDE 8 - (1) Rapor değerlendirme komisyonları, vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlar tarafından düzenlenen vergi inceleme raporlarını, vergi kanunları ile bunlara ilişkin kararname, tüzük, yönetmelik, genel tebliğ, sirküler ve özelgelere uygunluğu ile maddi hata ve usul hatası içerip içermediği yönünden değerlendirir.

(2) Rapor değerlendirme komisyonları, Kanunun 359 uncu maddesinde yazılı suçların işlendiğini tespit eden vergi suçu raporlarına ilişkin olarak mütalaa verir.

Merkezi Rapor Değerlendirme Komisyonunun görevleri

MADDE 9 - (1) Merkezi Rapor Değerlendirme Komisyonu, Vergi Müfettişleri ile rapor değerlendirme komisyonları arasında uyuşmazlığa konu vergi inceleme raporlarını bir üst değerlendirme mercii olarak, vergi kanunları ile bunlara ilişkin kararname, tüzük, yönetmelik, genel tebliğ, sirküler ve özelgelere uygunluğu ile maddi hata ve usul hatası içerip içermediği yönünden değerlendirir.

(2) Merkezi Rapor Değerlendirme Komisyonu, Vergi Müfettişleri tarafından düzenlenen ve 18 inci maddede belirlenen tutarın üzerinde tarhiyat önerisi içeren vergi inceleme raporlarını, vergi kanunları ile bunlara ilişkin kararname, tüzük, yönetmelik, genel tebliğ, sirküler ve özelgelere uygunluğu ile maddi hata ve usul hatası içerip içermediği yönünden değerlendirir.

(3) Merkezi Rapor Değerlendirme Komisyonu, 18 inci maddede belirlenen tutarın üzerinde tarhiyat önerisi içeren veya Vergi Müfettişi ile ilgili rapor değerlendirme komisyonu arasında uyuşmazlığa konu olan vergi inceleme raporlarına dayanan ve Kanunun 359 uncu maddesinde yazılı suçların işlendiğine ilişkin görüşleri içeren vergi suçu raporları için mütalaa verir.

Vergi Dairesi Başkanlığı Üst Rapor Değerlendirme Komisyonunun görevleri

MADDE 10 - (1) Vergi Dairesi Başkanlığı Üst Rapor Değerlendirme Komisyonu, vergi incelemesi yapmaya yetkili kılınan diğer memurlar ile rapor değerlendirme komisyonları arasında uyuşmazlığa konu vergi inceleme raporlarını üst değerlendirme mercii olarak, vergi kanunları ile bunlara ilişkin kararname, tüzük, yönetmelik, genel tebliğ, sirküler ve özelgelere uygunluğu ile maddi hata ve usul hatası içerip içermediği yönünden değerlendirir.

(2) Vergi Dairesi Başkanlığı Üst Rapor Değerlendirme Komisyonu, vergi incelemesi yapmaya yetkili kılınan diğer memurlar ile ilgili rapor değerlendirme komisyonu arasında uyuşmazlığa konu olan vergi inceleme raporlarına dayanan ve Kanunun 359 uncu maddesinde yazılı suçların işlendiğine ilişkin görüşleri içeren vergi suçu raporları için mütalaa verir.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM


Rapor Değerlendirme Komisyonlarının Çalışma Usul ve Esasları


Toplantı ve karar yeter sayısı

MADDE 11 - (1) Komisyonlar, üye tam sayısı ile toplanır ve oy çokluğuyla karar alır.

(2) Alınan kararlar rapor değerlendirme tutanağına bağlanır ve tüm üyeler tarafından imzalanır.

Değerlendirme süresi

MADDE 12 - (1) Komisyonlar, vergi inceleme raporlarını, raporların komisyonlara iletildiği tarihten itibaren en geç altmış gün içerisinde değerlendirir.

(2) Komisyonlar, değerlendirmede zamanaşımı süresini de dikkate alır.

(3) Komisyon kararları ilgili inceleme elemanına en geç beş iş günü içerisinde gönderilir.

(4) 17 nci maddede düzenlenen süreler saklıdır.

Vergi suçu raporları için verilecek mütalaalar

MADDE 13 - (1) Komisyonlar, vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenecek vergi suçu raporları için, raporların komisyonlara iletildiği tarihten itibaren en geç altmış gün içerisinde mütalaa verir.

(2) Verilecek mütalaalarda suçun unsurlarıyla, fiil ile fail arasındaki ilişki değerlendirilir.

(3) Yapılan incelemelerde, vergi inceleme raporlarının yanı sıra vergi suçu raporu da düzenlenmesinin söz konusu olduğu hallerde, vergi suçu raporları, ilgili komisyona vergi inceleme raporlarının değerlendirilmesinden sonra intikal ettirilir. Zamanaşımı veya ivedilik gibi durumlarda vergi suçu raporlarının ilgili oldukları raporlardan önce veya birlikte intikali de mümkündür.

Mükellef ve inceleme elemanının dinlenmesi

MADDE 14 - (1) Komisyonlar, gerekli gördüğü durumlarda ya da talepleri üzerine mükellefi veya inceleme elemanını dinleyebilir.

(2) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar ilgisine göre Başkanlıkça veya Gelir İdaresi Başkanlığınca belirlenir.

BEŞİNCİ BÖLÜM


Değerlendirme Sonuçları


Olumlu değerlendirme

MADDE 15 - (1) Vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenen vergi inceleme raporları, ilgili birim aracılığı ile rapor değerlendirme komisyonlarına gönderilir. Vergi inceleme raporları, rapor değerlendirme komisyonları tarafından mevzuata uygun bulunması halinde, karar tutanağı ile birlikte ilgili birime iletilir. Söz konusu birim, raporları ilgili vergi dairesine gönderir.

(2) Merkezi Rapor Değerlendirme Komisyonu tarafından, 18 inci madde kapsamında değerlendirilen vergi inceleme raporları, ilgili mevzuata uygun bulunması halinde, karar tutanağı ile birlikte ilgili Grup Başkanlığına iletilir. Söz konusu Grup Başkanlığı anılan raporları ilgili vergi dairesine gönderir.

Olumsuz değerlendirme

MADDE 16 - (1) Vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenen vergi inceleme raporları, rapor değerlendirme komisyonları tarafından yapılan değerlendirmede ilgili mevzuata uygun bulunmaması halinde, gerekçeli karar tutanağı ile birlikte ilgili birim aracılığıyla inceleme elemanına gönderilir.

(2) İnceleme elemanı, değerlendirme sonucuna katılırsa, vergi inceleme raporunu yapılan değerlendirmeler çerçevesinde tekrar düzenleyerek ilgili birim aracılığıyla komisyona gönderir. Rapor değerlendirme komisyonunun yapılan değişikliği yeterli görmesi halinde, 15 inci maddenin birinci fıkrasına göre işlem yapılır.

(3) İnceleme elemanı, değerlendirme sonucuna katılmazsa, katılmama nedenlerini gerekçeleriyle birlikte rapor değerlendirme komisyonuna yazılı olarak bildirir. Rapor değerlendirme komisyonu inceleme elemanının gerekçelerini kabul ederse, 15 inci maddenin birinci fıkrasına göre işlem yapılır. Rapor değerlendirme komisyonu inceleme elemanının gerekçelerini kabul etmezse, ilgili birim aracılığıyla uyuşmazlığa konu raporları, ilgisine göre Merkezi Rapor Değerlendirme Komisyonuna veya Vergi Dairesi Başkanlığı Üst Rapor Değerlendirme Komisyonuna gönderir.

(4) Uyuşmazlığa konu vergi inceleme raporu, Merkezi Rapor Değerlendirme Komisyonu veya Vergi Dairesi Başkanlığı Üst Rapor Değerlendirme Komisyonu tarafından değerlendirilir ve değerlendirme sonucunda verilen komisyon kararı ilgili birim aracılığı ile inceleme elemanına gönderilir. İnceleme elemanları, uyuşmazlığa konu vergi inceleme raporlarına ilişkin olarak, ilgisine göre, Merkezi Rapor Değerlendirme Komisyonu veya Vergi Dairesi Başkanlığı Üst Rapor Değerlendirme Komisyonlarınca yapılan değerlendirmeye uygun olarak düzenleyecekleri vergi inceleme raporlarını bağlı oldukları birime gönderirler. İlgili birim, söz konusu raporları, ilgisine göre, Merkezi Rapor Değerlendirme Komisyonu veya Vergi Dairesi Başkanlığı Üst Rapor Değerlendirme Komisyonuna, komisyon kararlarına uygunluğu yönünden değerlendirilmek üzere yeniden gönderir. Düzeltilen raporlar, komisyon tarafından uygun bulunması halinde, karar tutanağı ile birlikte ilgili birime, işleme konulmak üzere iletilir.

(5) 18 inci maddede belirtilen vergi inceleme raporları, Merkezi Rapor Değerlendirme Komisyonu tarafından ilgili mevzuata uygun bulunmaması halinde, Merkezi Rapor Değerlendirme Komisyonu tarafından karar tutanağı ile birlikte, ilgili birim aracılığı ile inceleme elemanına iletilir. İnceleme elemanı, değerlendirme sonucuna katılırsa, vergi inceleme raporunu yapılan değerlendirmeler çerçevesinde tekrar düzenleyerek ilgili birim aracılığıyla Merkezi Rapor Değerlendirme Komisyonuna gönderir. Komisyonun yapılan değişikliği yeterli görmesi halinde, 15 inci maddenin ikinci fıkrasına göre işlem yapılır. İnceleme elemanı, değerlendirme sonucuna katılmazsa, katılmama nedenlerini gerekçeleriyle birlikte, ilgili birim aracılığıyla Merkezi Rapor Değerlendirme Komisyonuna yazılı olarak bildirir. Merkezi Rapor Değerlendirme Komisyonu inceleme elemanının gerekçelerini kabul ederse 15 inci maddenin ikinci fıkrasına göre işlem yapılır. Merkezi Rapor Değerlendirme Komisyonu inceleme elemanının gerekçelerini kabul etmezse, bu husustaki kararını, karar tutanağı ile birlikte, ilgili birim aracılığıyla yeniden inceleme elemanına iletir. İnceleme elemanı, Merkezi Rapor Değerlendirme Komisyonu tarafından yapılan değerlendirmeler çerçevesinde raporunu tekrar düzenler ve 15 inci maddenin ikinci fıkrasına göre işlem tesis edilmesi amacıyla ilgili birim aracılığıyla Merkezi Rapor Değerlendirme Komisyonuna gönderir.

Yanlış izahat

MADDE 17 - (1) Rapor değerlendirme komisyonları, yaptıkları değerlendirme sırasında verilmiş bir özelgenin Kanunun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası kapsamında olduğu kanaatine varırlarsa, söz konusu özelgeyi, Merkezi Rapor Değerlendirme Komisyonundan üç üye ile Kanunun 413 üncü maddesine göre oluşturulan komisyondan iki üyenin katılımıyla oluşturulacak beş kişilik Komisyona gönderirler.

(2) Birinci fıkrada belirtilen beş kişilik Komisyonun üyeleri Bakan tarafından belirlenir.

(3) Bu Komisyon, konunun kendisine geliş tarihinden itibaren otuz gün içerisinde karar verir.

(4) Bu Komisyon, üyelerin tamamının hazır bulunması ile toplanır ve oy çokluğuyla karar alır.

(5) Alınan kararlar tutanağa bağlanır ve tüm üyeler tarafından imzalanır.

(6) Bu Komisyonca verilen kararlar, ilgili rapor değerlendirme komisyonu ile vergi incelemesi yapmaya yetkili olanı bağlar.

(7) Bu Komisyon tarafından, bir özelgenin Kanunun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası kapsamında olduğu sonucuna varılırsa, söz konusu özelge, Komisyon kararı dikkate alınarak değiştirilir.

ALTINCI BÖLÜM


Çeşitli ve Son Hükümler


Merkezi Rapor Değerlendirme Komisyonu tarafından doğrudan değerlendirilecek raporlar

MADDE 18 - (1) Vergi Müfettişleri tarafından yapılan vergi incelemeleri neticesinde, bir vergi türü ve vergilendirme dönemi için düzenlenen vergi inceleme raporunda tarhı öngörülen vergi tutarının, 10 milyon TL'yi aşması halinde, söz konusu rapor, doğrudan Merkezi Rapor Değerlendirme Komisyonunca değerlendirilir. Bu tutar, her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak Kanun uyarınca belirlenen yeniden değerleme oranında artırılır. Bu hesaplamada yüz bin TL'ye kadar olan küsuratlar dikkate alınmaz.

(2) Vergilendirme dönemi bir yıldan daha kısa olan vergi türlerine ilişkin düzenlenen vergi inceleme raporlarında, birinci fıkrada belirtilen sınır tespit edilirken o vergi türü için tarhı öngörülen vergi tutarlarının yıllık toplamı dikkate alınır.

(3) Yapılan vergi incelemesi neticesinde düzenlenen bir vergi inceleme raporunun, doğrudan Merkezi Rapor Değerlendirme Komisyonunca değerlendirilmesinin gerekmesi halinde, aynı inceleme görevi nedeniyle ilgili mükellef nezdinde düzenlenen diğer vergi inceleme raporlarının da Merkezi Rapor Değerlendirme Komisyonunca değerlendirilmesi esastır.

Uygulanmayacak hükümler

MADDE 19 - (1) Maliye Bakanlığınca yapılmış olan diğer düzenlemelerin bu Yönetmelik hükümlerine aykırı nitelik taşıyan hükümleri uygulanmaz.

Yürürlükten kaldırılan mevzuat

MADDE 20 - (1) 31/12/2010 tarihli ve 27802 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Rapor Değerlendirme Komisyonlarının Teşekkülü ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.

Yürürlük

MADDE 21 - (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 22 - (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Maliye Bakanı yürütür.

Belge Verme Sürelerindeki İstisnalara Dikkat Edilmez İse İdari Para Cezası İle Karşılaşılabilir

 

Belge Verme Sürelerindeki İstisnalara Dikkat Edilmez İse İdari Para Cezası İle Karşılaşılabilir


 1-Giriş

Sigortalı işe giriş ve işten ayrılış bildirgeleri ile işyeri bildirgelerinin verilme süresi 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda, aylık prim ve hizmet belgelerinin verilme süresi ise Aylık Prim ve Hizmet Belgesinin Sosyal Güvenlik Kurumuna Verilmesine ve Primlerin Ödenme Sürelerine Dair Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ’de açıklanmıştır.

Yeni işe başlayan bir sigortalı için işe giriş bildirgesi verilmeden işten ayrılış bildirgesi verilemeyeceği gibi, işyerinin tescili yapılmadan aylık prim ve hizmet belgesinin  gönderilmesi de mümkün bulunmamaktadır.

.

Ancak, sözkonusu belgelerin son verilme sürelerine baktığımızda, kimi zaman aynı sigortalıya ilişkin düzenlenecek olan işten ayrılış bildirgesinin işe giriş bildirgesinden önce verilmesi veya aylık prim ve hizmet belgelerinin işyeri bildirgesinden önce verilmesi ya da aylık prim ve hizmet belgelerinin sigortalı işe giriş bildirgelerinden önce verilmesi gibi durumlarla karşı karşıya kalınabilmektedir.

.

2- Sigortalı işten ayrılış bildirgelerinin sigortalı işe giriş bildirgelerinden önce verilmesi durumu

5510 sayılı Kanuna göre sigortalı işe giriş bildirgelerinin en geç sigortalı çalıştırılmaya başlanılan tarihten önce, sigortalı işten ayrılış bildirgelerinin ise en geç hizmet akdinin sona erdiği tarihten itibaren on günlük süre içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna verilmesi gerekmekle birlikte, sigortalı işe giriş bildirgelerinin verilme süresi ile ilgili olarak 5510 sayılı Kanunda bazı istisnalar getirilmiştir.

.

Sigortalı işe giriş bildirgeleri ile ilgili olarak 5510 sayılı Kanunda yer alan istisnalardan biri de yeni tescil edilen işyerlerinde tescil tarihinden itibaren bir aylık sürede işe alınan sigortalılara ilişkin işe giriş bildirgelerinin, tescil tarihinden itibaren bir aylık süre içinde verilmesi halinde, yasal süresi içinde verilmiş sayılmasıdır.

Bu çerçevede, yeni tescil edilen işyerlerinde bir aylık süre içinde işe başlayan sigortalıların sözkonusu bir aylık süre sona ermeden işten ayrılmış olmaları durumunda, işten ayrılış bildirgelerinin işe giriş bildirgelerinden önce verilmesi durumu ortaya çıkmaktadır.

.

Şöyle ki, 13/11/2011 tarihinde 5510 sayılı Kanun kapsamına alınan bir işyerinde 13/11/2011 tarihinde işe başlayıp 18/11/2011 tarihinde işten ayrılan bir sigortalıya ilişkin işten ayrılış bildirgesinin verilme süresi 28/11/2011 tarihinde, işe giriş bildirgesinin verilme süresi ise 13/12/2011 tarihinde sonra ermektedir.

.

Dolayısıyla, yeni tescil edilen işyerlerinde tescil tarihinden itibaren bir aylık süre içinde işe başlayan sigortalılara ilişkin işe giriş bildirgelerinin her ne kadar bir aylık sürenin sonuna kadar verilmesi mümkün olsa da, sözkonusu sigortalıların bir aylık süre içinde işten ayrılmış olmaları halinde, işten ayrılış bildirgelerinin verilebilmesi için bir aylık süre beklenilmeksizin işe giriş bildirgelerinin e-Sigorta kanalıyla gönderilmesi icap etmektedir.

Diğer taraftan, e-Sigorta kanalıyla yapılan işe giriş ve işten ayrılış bildirimleri sırasında, daha önce Kurumca tescil edilmemiş bir sigortalıya ilişkin işe giriş bildirgesi gönderilmeden işten ayrılış bildirgesi gönderilmesine izin verilmemektedir.

.

Bu bakımdan, yeni tescil edilen işyerlerinde bir aylık süre içinde işe başlayan sigortalıların sözkonusu bir aylık süre sona ermeden işten ayrılmış olmaları durumunda, bu sigortalılara ilişkin işe giriş bildirgelerinin gönderilmesi için bir aylık sürenin beklenilmesi halinde, işten ayrılış bildirgelerinin yasal süresi geçmiş olabileceğinden idari para cezası ile  karşılaşılabilecektir.

.

3- Aylık prim ve hizmet belgelerinin işyeri bildirgelerinden önce verilmesi durumu

5510 sayılı Kanunun 11 inci maddesinde gerçek kişi olan işverenin ölümü nedeniyle işyerinin mirasçılarına intikali halinde, işyeri bildirgesinin mirasçıları tarafından en geç ölüm tarihinden itibaren üç aylık süre içinde Kuruma verileceği açıklanmıştır.

.

Gerçek kişi olan işverenin ölümü halinde mirasçılarına işyeri bildirgesi düzenlenmesi hususunda üç aylık bir süre verilmesine rağmen,  bu süre aylık prim ve hizmet belgeleri için verilmemiştir. Bu nedenle gerçek kişi olan işverenin ölümü halinde aylık prim ve hizmet belgelerinin mirasçıları tarafından en geç ilişkin olduğu ayı izleyen ayın 23’üne kadar Kuruma verilmesi icap etmektedir.

.

Örneğin 18/9/2011 tarihinde vefat etmiş olan gerçek kişi bir işverenin mirasçılarınca

-İşyeri bildirgesinin en geç 18/12/2011 tarihine kadar;

-2011/9 uncu aya ilişkin aylık prim ve hizmet belgesinin en geç 23/10/2011 tarihine kadar,

- 2011/10 uncu aya ilişkin aylık prim ve hizmet belgesinin ise 23/11/2011 tarihine kadar,

Sosyal Güvenlik Kurumuna verilmesi gerekmektedir.

.

Dolayısıyla, mirasçılar tarafından aylık prim ve hizmet belgelerinin ilişkin olduğu ayı izleyen ayın 23’üne kadar Kuruma gönderilebilmesi için öncelikle işyeri bildirgesinin düzenlenerek yeni e-Bildirge şifresinin alınmış olması gerektiğinden, işyeri bildirgelerinin düzenlenmesi için Kanunen verilen üç aylık sürenin kullanılması halinde, aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal verilme süresi geçmiş olacağından idari para cezası ile karşılaşılacaktır.

.

4- Aylık prim ve hizmet belgelerinin sigortalı işe giriş bildirgelerinden önce  verilmesi durumu

Yeni tescil edilen işyerlerinde, tescilin yapıldığı aya ilişkin aylık prim ve hizmet belgelerinin verilme süresinin izleyen ayın 23 ünde sona ermesine nedeniyle, işyerinin tescil edildiği tarihten itibaren bir aylık süre içinde işe başlayan sigortalılara ilişkin işe girişbildirgelerinin verilmesi için Kanun koyucunun vermiş olduğu bir aylık süre, kimi zaman kullanılamamaktadır.

.

Örneğin, 26/11/2011 tarihinde 5510 sayılı Kanun kapsamına alınmış bir işyerinde, 26/11/2011 ila 26/12/2011 tarihleri arasında işe alınan sigortalılara ilişkin işe giriş bildirgelerinin verilme süresi  her ne kadar 26/12/2011 tarihinde sona erse de, 2011/ 11 inci aya ilişkin aylık prim ve hizmet belgesinin verilme süresi 23/12/2011 tarihinde sona erdiğinden, 26/11/2011 ila 30/11/2011 tarihleri arasında işe alınan sigortalılara ilişkin işe giriş bildirgelerinin 26/12/2011 tarihi beklenilmeksizin en geç 23/12/2011 tarihine kadar Kuruma gönderilmesi gerekmektedir.

.

Dolayısıyla, yeni tescil edilen işyerlerinde, tescil tarihinden itibaren bir aylık süre içinde işe başlayan sigortalılara ilişkin işe giriş bildirgelerinin Kuruma gönderilmesi için Kanunda öngörülen bir aylık sürenin beklenilmesi halinde, ayın 24’ü ila sonu arasında işe alınan sigortalılara ilişkin aylık prim ve hizmet belgelerinden dolayı idari para cezası ile karşılaşılacaktır..

.

5-Sonuç

5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalılara ilişkin işten ayrılış bildirgesinin işe giriş bildirgesinden önce veya aylık prim ve hizmet belgelerinin işyeri bildirgesinden önce ya da aylık prim ve hizmet belgelerinin sigortalı işe giriş bildirgelerinden önce verilmesine ilişkin uygulamalar nedeniyle kimi zaman idari para cezası ile karşılaşılabilmektedir.

Bu bakımdan, 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalılara ilişkin düzenlenecek belge ve bildirgelerden dolayı idari para cezası ile karşı karşıya kalınmaması amacıyla, 5510 sayılı Kanunda yer alan bu istisnalara dikkat edilmesi gerekmektedir.

 
Eyüp Sabri DEMİRCİ

S.G.K. Prim Tahsilat Daire Başkanlığı Şube Müdürü

Kaynak: Bilgili Bağımsız Denetim ve YMM A.Ş.

PRİMLE ÇALIŞAN İŞÇİLERİN HAKLARI NELERDİR?


  PRİMLE ÇALIŞAN İŞÇİLERİN HAKLARI NELERDİR?


 

Prim uygulaması işçinin mal veya hizmet üretiminde daha istekli hale gelmesi ve başarısının artması için işverence ödül niteliğinde verilen ek ödeme olarak adlandırılır. Prim ödemede amaç, işçinin daha verimli şekilde çalışmaya özendirilmesidir. Prim ödemesi, kişiye özgü olması nedeniyle genel bir nitelik taşımaz ve bu özelliğinden dolayı ikramiyeden farklı özellik taşımaktadır.

SGK'dan yeni doğan çocuk uygulaması / Aktivasyon kalktı.

SGK'dan yeni doğan çocuk uygulaması / Aktivasyon kalktı.


Artık babalar, yeni doğan çocukları için SGK önünde kuyruğa girmeyecek...

İlk kez sigortalı olanlar ile çalışanların yeni doğan çocuklarının kayıtları artık otomatik yapılacak. SGK önündeki kuyruk çilesi bitecek.

SGK'dan yeni doğan çocuk uygulaması / Aktivasyon kalktı.

SGK'dan yeni doğan çocuk uygulaması / Aktivasyon kalktı.


Artık babalar, yeni doğan çocukları için SGK önünde kuyruğa girmeyecek...

İlk kez sigortalı olanlar ile çalışanların yeni doğan çocuklarının kayıtları artık otomatik yapılacak. SGK önündeki kuyruk çilesi bitecek.

Vergi mahremiyeti kapsamındaki bilgi ve belgelerin basında yer almasının hukuki boyutları

Vergi mahremiyeti kapsamındaki bilgi ve belgelerin basında yer almasının hukuki boyutları


I- GİRİŞ

Uygulamada, vergi incelemesi raporlarına dayalı olarak tesis edilen tarhiyat ve ceza kesme işlemlerinin idari yargı organlarınca iptal edilmesi sıklıkla rastlanılan bir durum. Yine, hazırlanan vergi suçu raporlarına dayalı olarak başlatılan adli süreç, kimi zaman savcılık aşamasında sona ermekte; kimi zaman da adli yargılama sonucunda suç isnat edilen kişi hakkında beraat kararı verilmektedir.

.

Bununla birlikte, inceleme raporlarında yer alan hususların bilerek ya da bilmeyerek “haber” adı altında basında yer bulduğuna da rastlanmaktadır. Bu tür haberler, yayın organlarında çoğunlukla toplumun “haber alma hakkı” bağlamında yer buluyor.

.

Hangi gerekçeyle yayınlandığı bir yana, bu haberlerin habere konu kişi ya da kurumlar üzerinde bazı olumsuz etkileri de söz konusu. Bu noktada, çoğu zaman bilmeden kişilik haklarının ihlal edildiğine tanık olunmaktadır. Bunun dışında, ticari olarak da ölçülebilen zararlar ortaya çıkabiliyor. Örneğin, vergi kaçakçılığının habere konu olması halinde, mevcut müşterilerin koda girmemek için kaybedilmesi söz konusu olabilmektedir.

Bu tür yayın yapılmasının ceza hukuku bakımından da bazı sonuçları bulunmaktadır. Raporları gazetecilere “servis eden” ve haberi yayınlayanlar açısından, konumlarına göre farklı suçlar işlenmektedir. Bu yazımızda konu hakkındaki değerlendirmelerimize yer verilecektir.

.

II- VERGİ MAHREMİYETİNİN İHLALİ

Vergi Usul Kanunu(VUK)’nun 5. maddesi; mükellefin ve mükellefle ilgili kimselerin şahıslarına, muamele ve hesap durumlarına, işlerine, işletmelerine, servetlerine veya mesleklerine ilişkin sırların veya gizli kalması gereken diğer hususların açıklanmasını ya da bundan yarar sağlanmasını yasaklamış durumdadır(1).

Vergi incelemesine bağlı olarak kesilen idari para cezalarının ve vergi suçu raporunun haber yapılması durumunda, söz konusu bilgileri gazetecilere verenlerin konumuna göre bu suç ortaya çıkmaktadır.

Böyle durumlarda haberi yapan gazeteci, vergi mahremiyetinin ihlali suçunu işlemiş olmaz. Bunun nedeni vergi mahremiyetinin ihlali suçunun “mahsus suç” olarak düzenlenmesidir. Bu suçu kimlerin işleyebileceği kanunda açık olarak belirtilmiş durumdadır. Bunlar;

.

- Vergi muameleleri ve incelemeleriyle uğraşan memurlar,

- Vergi mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri ve Danıştay’da görevli olanlar,

- Vergi kanunlarına göre kurulan komisyonlara iştirak edenler ve

- Vergi işlerinde kullanılan bilirkişilerdir.

Görüldüğü gibi, basında görevli olanlar suç failleri arasında yer almamaktadır.

Bununla beraber, vergi mahremiyetinin ihlali suçunun işlendiğinin sabit olması halinde, gazeteci hakkında “suça iştirak” fiili nedeniyle yargılama söz konusu olabilecektir.

Gazeteciye söz konusu raporları “sızdıranlar”, eğer VUK’da sayılanlar arasında yer alıyorsa bu kişi (ya da kişiler) vergi mahremiyetinin ihlali suçunu işlemiş olmaktadırlar.

.

III- GAZETECİNİN SUÇ VASFI

Gazetecinin suç vasfının belirlenebilmesinde haber konusu yapılan raporun niteliği önem taşımaktadır. Bu nedenle konuyu ikili bir ayrımda incelemekte yarar bulunmaktadır.

.

A- VERGİ İNCELEME RAPORUNUN HABER YAPILMASI

Konuya vergi inceleme raporunun ve vergi inceleme raporuna dayalı olarak tarh edilen vergiler ve/veya kesilen cezalarla ilgili yapılan haber yapılması açısından bakıldığında, haberin konu aldığı mükellefin konumu ve haberin yapılma biçimi önem kazanmaktadır.

Bilindiği gibi, halka açık şirketlerde başta SPK olmak üzere bazı birimlere vergi tarhiyatının ve cezaların bildirim yükümlülüğü bulunmaktadır. Dolayısıyla, halka açık şirketler hakkında yapılan ve ilgili kurumlara verilen bilgilerin ötesine geçmeyen haberler açısından ortada bir sorun bulunmadığını düşünüyoruz. Başka bir deyişle, halka açık şirketlerin bildirim yükümlülüğü kapsamında yer alan bilgilerle sınırlı olmak üzere, konunun haber yapılması “hukuka uygunluk” nedeni olarak dikkate alınmalıdır.

.

Yukarıda yer verdiğimiz özellikli durumun kapsamı dışında kalarak vergi inceleme raporunun haber yapılması halinde, gazeteci bakımından “vergi mahremiyetinin ihlaline iştirak” suçu oluşmaktadır.

Bunun dışında, vergi inceleme raporundaki bilgilerin vergi mahremiyeti kapsamına girdiği kabullenmesine dayalı olarak(2), başka bir suçtan da bahsetmek mümkündür. Bu suç, Türk Ceza Kanunu’nun 336. maddesinin birinci fıkrasında şu şekilde düzenlenmiştir:

.

“Yetkili makamların kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklanmasını yasakladığı ve niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgileri açıklayan kimseye üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.”

Madde hükmünden de görüldüğü gibi, suçun oluşması için açıklanan bilgilerin, açıklanmasının “yasak” ve nitelik olarak “gizli” olması ve “açıklanması” yeterlidir. Bu durum ortaya çıktığında “yasaklanan bilgileri açıklama suçu” oluşmaktadır. Bunun dışında, gazetecinin bu bilgileri kendi olanaklarıyla elde etmesi halinde TCK’nın 334. maddesinde düzenlenen “yasaklanan bilgileri temin” suçunun da oluştuğu düşünülebilir.

.

B- VERGİ SUÇU RAPORUNUN HABER YAPILMASI

Vergi suçu raporunun haber yapılmasında ise olayın farklı boyutları ortaya çıkabilmektedir. Konu hakkında üzerinde durulması gereken ilk düzenleme, 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 19. maddesi hükmüdür. “Yargıyı Etkileme” başlıklı söz konusu madde şu şekildedir:

.

“Hazırlık soruşturmasının başlamasından takipsizlik kararı verilmesine veya kamu davasının açılmasına kadar geçen süre içerisinde, Cumhuriyet Savcısı, hâkim veya mahkeme işlemlerinin ve soruşturma ile ilgili diğer belgelerin içeriğini yayımlayan kimse, iki milyar liradan elli milyar liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılır. Bu ceza, bölgesel süreli yayınlarda on milyar liradan, yaygın süreli yayınlarda yirmi milyar liradan az olamaz.

Görülmekte olan bir dava kesin kararla sonuçlanıncaya kadar, bu dava ile ilgili hâkim veya mahkeme işlemleri hakkında mütalaa yayımlayan kişiler hakkında da birinci fıkrada yer alan cezalar uygulanır.”

.

Yukarıda yer verilen hükümden de görüleceği üzere, yargıyı etkileme suçu, “şekli suç” olarak düzenlenmiştir. Yani, suçun oluşması için haberin sonuçlarının (yargının etkilenip etkilenmediğinin) hiçbir önemi bulunmamaktadır. Madde hükmü kapsamındaki filin işlenmesi yeterlidir. Dolayısıyla, “kısmen de olsa” vergi suçu raporunun içeriğinin yayınlanması suçun oluşması için yeterlidir.

.

Vergi suçu raporunun içeriğinin yayınlanmasıyla birlikte, konu hakkında yorum ve görüşlere yer verilmesi halinde ise olayın boyutları değişmektedir. Özellikle, haber sınırlarını aşarak raporda ileri sürülen hususları destekleyici ya da çürütücü yorumlara yer verilmesi, yorum sahibinin “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” suçunu işlemesine neden olabilmektedir. Söz konusu suç Türk Ceza Kanunu’nun 288. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:

.

“Bir olayla ilgili olarak başlatılan soruşturma veya kovuşturma kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar savcı, hâkim, mahkeme, bilirkişi veya tanıkları etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

Vergi suçu raporuna dayalı olarak yapılan haberin adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçunu oluşturması için, haber (veya yorum) içeriğinde konuya ilişkin değer yargılarını içeren “görüşlere” yer verilmesi gerekmektedir.

.

IV- SONUÇ

Vergi ilişkisinde mükelleflerin sahip olduğu hakların başında, görevlilerin vergi ilişkisi nedeniyle mükellefler hakkında öğrendikleri bilgilerin, sırların açıklanmaması ve onların zararlarına kullanılmaması hakkı gelmektedir. Yasal olarak güvence altına alınmış bu hakkın ihlal edilmesi halinde, ihlali gerçekleştiren kişinin konumuna göre farklı cezaların uygulanması söz konusu olabilmektedir.

.

Gizli kalması gereken vergi mahremiyeti kapsamındaki bilgilerin basında yer alması halinde, bilgiyi (veya belgeleri) verenler vergi mahremiyetinin ihlali suçunu işlemektedir. Bilgiyi verenlerin üçüncü şahıs olması halinde ise suça iştirak söz konusudur. Ancak, her durumda bu bilgilerin VUK’da sayılan kişiler kaynaklı olduğu dikkate alındığında, vergi mahremiyetinin ihlali suçu işlendiği sabittir.

.

Gazeteci açısından konuya bakıldığında ise olayın farklı boyutları ortaya çıkmaktadır. Öncelikle suça iştirakin söz konusu olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Ancak bu durumda, asıl failin belirlenmesinin önünde bir engel bulunmaktadır. Bu engel, Basın Kanunu’nun 12. maddesinde yer alan; “Süreli yayın sahibi, sorumlu müdür ve eser sahibi, bilgi ve belge dahil her türlü haber kaynaklarını açıklamaya ve bu konuda tanıklık yapmaya zorlanamaz.” hükmüdür.

.

Gazeteci açısından habere konu edilen raporların nitelik ve içeriğine göre değişen başka suçlar da söz konusu olabilmektedir. Yazının içeriğinde yer verdiğimiz bu suçların tek fiil ile işlendiği göz önüne alındığında; suçların sabit olması halinde “içtima” hükümlerinin dikkate alınması gerektiğini düşünüyoruz.

Özellikle, adli yargıya konu olan uyuşmazlıkların haber yapılmasında haber verme amacını aşan yayınlarda bulunulmasının ciddi riskleri bulunmaktadır. Bu nedenle, yayıncılar ve gazetecilerin, “masumiyet karinesini” göz önüne alarak yayın yapmaları, hem habere konu olanlar bakımından hem de kendileri bakımından son derece önemlidir.

Prof. Dr., Gazi Üniversitesi, İİBF, Öğretim Üyesi

Prof.Dr.Metin TAŞ
Yaklaşım Dergisi Mart 2011

SGK'dan yeni doğan çocuk uygulaması / Aktivasyon kalktı.

SGK'dan yeni doğan çocuk uygulaması / Aktivasyon kalktı.


Artık babalar, yeni doğan çocukları için SGK önünde kuyruğa girmeyecek...

İlk kez sigortalı olanlar ile çalışanların yeni doğan çocuklarının kayıtları artık otomatik yapılacak. SGK önündeki kuyruk çilesi bitecek.

Sosyal güvenlik yine kara delik / ŞÜKRÜ KIZILOT

Sosyal güvenlik yine kara delik

Galiba daha uzun yıllar böyle devam edecek...

 Tablo-I’deki, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) gelirleri ve bazı giderleri karşılama oranına, Tablo-II’deki tedavi ve ilaç giderlerine bakınca, olay daha net anlaşılıyor.

Yeşil karta çeki düzen!

Yeşil karta çeki düzen!


Türkiye, 2012 yılı başından itibaren Genel Sağlık Sigortası'na geçiyor, Bursa'da 106 bin vatandaşın kayıtlı olduğu yeşil kart sistemi kalkıyor.

Bursa'da 106 bin vatandaşın kullandığı yeşil kart sistemi yeni yılla birlikte sona erecek. Yeşil Kart kullananların gerçek ihtiyaç sahibi olup olmadığı "Gelir Testi" ile ortaya çıkacak.

İşte vergiciyle uzlaşmanın yeni püf noktaları

Uzlaşmanın usulü yeniden yazıldı!

Vergi incelemesi yapılan kişilere tanınan uzlaşma hakkı yeniden düzenlendi. İşte vergiciyle uzlaşmanın yeni püf noktaları

Vergide tarhiyat öncesi uzlaşma yönetmeliği Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Buna göre tarhiyat öncesi uzlaşmanın şekil şartları yeniden belirlendi.
Yeni yönetmelik uzlaşma tutanağının tebliğ edildiği tarihe ilişkin yeni düzenlemeler içeriyor.
Eğer uzlaşma tutanağı, vergi ve cezaların normal ödeme zamanından önce ilgiliye tebliğ edilmişse bu durumda vergiler, kanuni ödeme zamanlarında ödenecek. Eğer ödeme zamanları kısmen veya tamamen geçtikten sonra uzlaşma tutanağı ilgiliye tebliğ edilmiş ise bu durumda tutanağın tebliğ edildiği tarihten itibaren bir ay içinde ödenmesi gerekecek.

İNCELEME SIRASINDA UZLAŞMA TALEBİNDE BULUNAN YAZILI BAŞVURU YAPMIŞ SAYILACAK
Yönetmeliğe göre, uzlaşma için nezdinde vergi incelemesi yapılan kimse, bizzat veya noterden alınmış vekaletnameye dayanarak vekili aracılığıyla, yazılı olarak incelemeyi yapana, bağlı bulunduğu birime veya ekip başkanlığına başvuracak. Uzlaşma talebinin inceleme tutanağında yer alması, ilgili merciye yapılmış yazılı başvuru yerine geçecek.

İNCELEME BOYUNCA UZLAŞMA TALEBİ MÜMKÜN
Nezdinde vergi incelemesi yapılan kimseler, incelemenin başlangıcından, inceleme ile ilgili son tutanağın düzenlenmesine kadar geçen süre içerisinde her zaman uzlaşma talebinde bulunabilecek. Uzlaşmaya davet hallerinde ise davet yazısının tebliğ tarihinden itibaren en geç 15 gün içerisinde uzlaşma talebinde bulunulabilecek.

İncelemenin sonuçlandığı tarihte tarh zaman aşımının sona ermesine üç aydan az bir zaman kalması halinde ise mükellefe uzlaşma talebinde bulunup bulunmadığı sorulmayacak ve uzlaşma talebinde bulunmaya davet edilmeyecek.

Yapılan vergi incelemeleri sonucu, uzlaşmaya konu tarh edilecek vergi ve kesilmesi öngörülen ceza miktarı, incelemeyi yapan tarafından düzenlenecek bir raporla uzlaşma gününden en az 15 gün önce yetkili uzlaşma komisyonuna ve ilgiliye bildirilecek. Uzlaşma gününün 15 günden önceki bir tarih olarak belirlenmesi halinde inceleme raporu bu tarihten önce mükellefe tebliğ edilecek.

UZLAŞILAN KONUDA ŞİKAYETTE BULUNULAMAYACAK
Uzlaşma talebinin işleme konulabilmesi için, incelemeyi yapanın, mükellefin uzlaşma talebi ile birlikte mükellef hakkında düzenleyeceği inceleme raporunu yetkili uzlaşma komisyonuna intikal ettirmesi gerekecek.

Mükellefin, uzlaşma komisyonunun davetine icabet etmemesi, uzlaşmaya geldiği halde uzlaşma tutanağını imzalamaması veya bu tutanağı ihtirazı kayıtla imzalamak istemesi hallerinde uzlaşma temin edilememiş sayılacak.

Uzlaşma görüşmeleri sırasında kısmi uzlaşma talebinde bulunulması halinde, tutanağın açıklama bölümünde inceleme raporunda eleştirilen matrah farklarından hangilerinde uzlaşma talep edildiği ve bunlara ilişkin olarak uzlaşılan vergi ve ceza miktarı belirtilecek.

Uzlaşma komisyonlarının, uzlaşma neticesinde düzenleyecekleri uzlaşma tutanakları kesin olup, gereği vergi dairelerince derhal yerine getirilecek. Üzerinde uzlaşılan veya tutanakla tespit edilen hususlar hakkında dava açılamayacak ve hiçbir merciye şikayette bulunulamayacak.

TARHİYAT ÖNCESİNDE UZLAŞILAMADIYSA SONRA UZLAŞMA YOK
Tarhiyat öncesi uzlaşmanın herhangi bir nedenle temin edilememesi veya uzlaşmaya varılamaması hallerinde, mükellefler verginin tarhı ve cezanın kesilmesinden sonra tarhiyat sonrası uzlaşma talep edemeyecek.

Yönetmelik ile 3 Şubat 1999 tarihli ve 23600 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Tarhiyat Öncesi Uzlaşma Yönetmeliği yürürlükten kaldırıldı. Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce uzlaşma günü belirlenmiş ve mükelleflere tebliğ edilmiş tarhiyat öncesi uzlaşma talepleri hakkında, bu yönetmelikle yürürlükten kaldırılan Tarhiyat Öncesi Uzlaşma Yönetmeliği hükümleri uygulanacak. Yönetmelik, bugünden itibaren yürürlüğe girdi.

Bu arada, bir diğer yönetmelikle Vergi Denetim Kurulu üyelerinin görev, yetki ve sorumlulukları belirlendi.

AA

http://ekonomi.haberturk.com/

Ortaklara Borç Para Kullandırmada Yeni Türk Ticaret Kanunu’na Göre Oluşacak Sıkıntıyı Biliyor musunuz ?

Ortaklara Borç Para Kullandırmada Yeni Türk Ticaret Kanunu’na Göre Oluşacak Sıkıntıyı Biliyor musunuz ?


6102  sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu’nun 1 Temmuz 2012  de yürürlüğe girecek olan 358.  Maddesi aşağıdaki gibidir.

Araç Alım Satımında Bildirim Zorunluluğunun Olup Olmadığı Hk.

Bilindiği üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun156ncımaddesindeticari, sınai, zirai ve mesleki faaliyette iş yeri;...

T.C.GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı

(Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü)

Sayı : B.07.1.GİB.4.06.18.02/32156-..

Konu : Araç Alım Satımında Bildirim Zorunluluğunun Olup Olmadığı Hk.

İlgi :..... tarihli ve ....... sayılı dilekçeniz.

İlgi dilekçenizde; ........ Vergi Dairesi Müdürlüğünün ....... vergi numaralı mükellefi olduğunuzu, her türlü nakil vasıtası satın almak suretiyle şehir içi ve şehirler arası yolcu taşımacılığı yapmak ile binek aracı satın alarak kiraya vermenin ana faaliyet konunuzu oluşturduğu belirtilerek, her araç alım satımınızda bağlı olduğunuz vergi dairesi müdürlüğüne bildirim zorunluluğunuzun olup olmadığı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmiştir.

Bilindiği üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun156ncımaddesindeticari, sınai, zirai ve mesleki faaliyette iş yeri; mağaza, yazıhane, idarehane, muayenehane, imalathane, şube, depo, otel, kahvehane, eğlence ve spor yerleri, tarla, bağ, bahçe, çiftlik, hayvancılık tesisleri, dalyan ve voli mahalleri, madenler, taş ocakları, inşaat şantiyeleri, vapur büfeleri gibi ticari, sınai, zirai veya mesleki bir faaliyetin icrasına tahsis edilen veya bu faaliyetlerde kullanılan yer olarak tanımlandıktan sonra 159 uncu maddede; aynı teşebbüs veya işletmeye dahil bulunan iş yerlerinin sayısında vukua gelen artış veya azalışları mükelleflerin vergi dairesine bildirmeye mecbur oldukları hükmüne yer verilmiştir.

Bu itibarla, şehir içi ve şehirler arası yolcu taşımacılığı yapmak amacıyla satın aldığınız nakil vasıtalarının her biri işyeri olarak kabul edileceğinden söz konusu vasıtaların alım satımı nedeniyle ortaya çıkan değişiklikleri bağlı olduğunuz vergi dairesine bildirmeniz gerekmektedir. Diğer yandan kiraya vermek amacıyla satın aldığınız binek araçlarının alım satımı nedeniyle bağlı olduğunuz vergi dairesine bildirim zorunluluğunuz bulunmamaktadır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.




http://www.ozdogrular.com/content/view/17329/176/

Araç Alım Satımında Bildirim Zorunluluğunun Olup Olmadığı Hk.

Bilindiği üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun156ncımaddesindeticari, sınai, zirai ve mesleki faaliyette iş yeri;...

T.C.GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı

(Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü)

Sayı : B.07.1.GİB.4.06.18.02/32156-..

Konu : Araç Alım Satımında Bildirim Zorunluluğunun Olup Olmadığı Hk.

İlgi :..... tarihli ve ....... sayılı dilekçeniz.

İlgi dilekçenizde; ........ Vergi Dairesi Müdürlüğünün ....... vergi numaralı mükellefi olduğunuzu, her türlü nakil vasıtası satın almak suretiyle şehir içi ve şehirler arası yolcu taşımacılığı yapmak ile binek aracı satın alarak kiraya vermenin ana faaliyet konunuzu oluşturduğu belirtilerek, her araç alım satımınızda bağlı olduğunuz vergi dairesi müdürlüğüne bildirim zorunluluğunuzun olup olmadığı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmiştir.

Bilindiği üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun156ncımaddesindeticari, sınai, zirai ve mesleki faaliyette iş yeri; mağaza, yazıhane, idarehane, muayenehane, imalathane, şube, depo, otel, kahvehane, eğlence ve spor yerleri, tarla, bağ, bahçe, çiftlik, hayvancılık tesisleri, dalyan ve voli mahalleri, madenler, taş ocakları, inşaat şantiyeleri, vapur büfeleri gibi ticari, sınai, zirai veya mesleki bir faaliyetin icrasına tahsis edilen veya bu faaliyetlerde kullanılan yer olarak tanımlandıktan sonra 159 uncu maddede; aynı teşebbüs veya işletmeye dahil bulunan iş yerlerinin sayısında vukua gelen artış veya azalışları mükelleflerin vergi dairesine bildirmeye mecbur oldukları hükmüne yer verilmiştir.

Bu itibarla, şehir içi ve şehirler arası yolcu taşımacılığı yapmak amacıyla satın aldığınız nakil vasıtalarının her biri işyeri olarak kabul edileceğinden söz konusu vasıtaların alım satımı nedeniyle ortaya çıkan değişiklikleri bağlı olduğunuz vergi dairesine bildirmeniz gerekmektedir. Diğer yandan kiraya vermek amacıyla satın aldığınız binek araçlarının alım satımı nedeniyle bağlı olduğunuz vergi dairesine bildirim zorunluluğunuz bulunmamaktadır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.




http://www.ozdogrular.com/content/view/17329/176/

Özel otomobilin işletmede kullanılması halinde kayıtlara ne şekilde intikal ettirileceği hk.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40.maddesinin 5.bendinde; “(4008 sayılı Kanunun 24.maddesiyle değişen bent)...

T.C. MALİYE BAKANLIĞI İstanbul Defterdarlığı Usul Gelir Müdürlüğü

SAYI : B.07.4.DEF.0.34.18./ 21.08.2001*5833

KONU : Özel otomobilin işletmede kullanılması halinde kayıtlara ne şekilde intikal ettirileceği hk.

İLGİ : Tarihsiz dilekçeniz.

İlgi de kayıtlı dilekçenizde; 01.01.2001-31.12.2001 takvim yılından itibaren bilanço usulü esasına göre defter tutmakta olduğunuzu ve ...............tarihinde binek otomobil satın alarak kendi özel şahsi işlerinizde kullandığınızı ancak ......................tarihinden itibaren özel otomobilinizi işletmenizin işlerinde kullanacağınızı belirterek binek otomobilinizi işletmenizin aktifine ne şekilde alacağınız ile vergi dairesine ne şekilde bilgi vereceğiniz hususları sorulmaktadır.

Bilindiği gibi; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40.maddesinin 5.bendinde; “(4008 sayılı Kanunun 24.maddesiyle değişen bent) (01.01.1995 tarihinden geçerli olmak üzere) kiralama yoluyla edinilen veya işletmeye dahi olan ve işte kullanılan taşıtların giderleri (4369 sayılı Kanunun 82/3-5 maddesiyle 01.01.1999 tarihinden geçerli olmak üzere parantez içi hüküm yürürlükten kaldırılmıştır.)

Yine aynı maddenin 7.bendinde; “(2361 sayılı Kanunun 29.maddesiyle değişen bent) (01.01.1981 tarihiden geçerli olmak üzere) Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ayrılan amortismanlar; (4369 sayılı Kanunun 87/3-5 maddesiyle 01.01.1999 tarihinden geçerli olmak üzere parantez içi hüküm yürürlükten kaldırılmıştır.)” amir hükmü yer almaktadır.

Buna göre, hem şahsi ticari işlerde müştereken kullanılan taşıtların gider ve amortismanlarının kazancın tespitinde indirim konusu yapılması mümkün değildir. Aracın tarafınızdan işletmenizin aktifine alındığı tarihten itibaren, şahsi işlerde kullanılmamak ve sadece ticari işletme işlerinde kullanılmak şartı ile gider ve amortismanlarının kazançtan düşülmesi mümkündür.

Diğer yandan; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 158’nci maddesinde; “İşe başladıklarını bildiren mükelleflerden;

a)Yeni bir vergiye tabi olmayı,

b)Mükellefiyet şeklinde değişikliği,

c)Mükellefiyetten muaflığa geçmeyi,

Gerektirecek surette işlerinde değişiklik olanlar, bu değişiklikleri vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar” hükmü yer almıştır.

Yine aynı kanununun 269’ncu maddesinde, iktisadi işletmelere dahil bilumum gayrimenkullerin maliyet bedeliyle değerlemesi öngörülmüş ve gayrimenkullerin mütemmim cüzüleri ve teferruatı, tesisat ve makinalar, gemiler ve diğer taşıtlarla gayri maddi haklarında gayrimenkuller gibi değerlemeye tabi tutulacağı belirtilmiştir.

Bu itibarla; sözkonusu özel otomobilinizin maliyet bedeli üzerinden noter satış sözleşmesi veya alış faturasına istinaden kayıtlarınıza intikal ettirilmesi ve intikal ettirdiğiniz tarihten itibaren bağlı bulunduğunuz vergi dairesine bilgi vermeniz gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim...

(Kaan Gürbüz Okyel Beye Teşekkürler)

http://www.ozdogrular.com/content/view/17330/176/

Özel otomobilin işletmede kullanılması halinde kayıtlara ne şekilde intikal ettirileceği hk.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40.maddesinin 5.bendinde; “(4008 sayılı Kanunun 24.maddesiyle değişen bent)...

T.C. MALİYE BAKANLIĞI İstanbul Defterdarlığı Usul Gelir Müdürlüğü

SAYI : B.07.4.DEF.0.34.18./ 21.08.2001*5833

KONU : Özel otomobilin işletmede kullanılması halinde kayıtlara ne şekilde intikal ettirileceği hk.

İLGİ : Tarihsiz dilekçeniz.

İlgi de kayıtlı dilekçenizde; 01.01.2001-31.12.2001 takvim yılından itibaren bilanço usulü esasına göre defter tutmakta olduğunuzu ve ...............tarihinde binek otomobil satın alarak kendi özel şahsi işlerinizde kullandığınızı ancak ......................tarihinden itibaren özel otomobilinizi işletmenizin işlerinde kullanacağınızı belirterek binek otomobilinizi işletmenizin aktifine ne şekilde alacağınız ile vergi dairesine ne şekilde bilgi vereceğiniz hususları sorulmaktadır.

Bilindiği gibi; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40.maddesinin 5.bendinde; “(4008 sayılı Kanunun 24.maddesiyle değişen bent) (01.01.1995 tarihinden geçerli olmak üzere) kiralama yoluyla edinilen veya işletmeye dahi olan ve işte kullanılan taşıtların giderleri (4369 sayılı Kanunun 82/3-5 maddesiyle 01.01.1999 tarihinden geçerli olmak üzere parantez içi hüküm yürürlükten kaldırılmıştır.)

Yine aynı maddenin 7.bendinde; “(2361 sayılı Kanunun 29.maddesiyle değişen bent) (01.01.1981 tarihiden geçerli olmak üzere) Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ayrılan amortismanlar; (4369 sayılı Kanunun 87/3-5 maddesiyle 01.01.1999 tarihinden geçerli olmak üzere parantez içi hüküm yürürlükten kaldırılmıştır.)” amir hükmü yer almaktadır.

Buna göre, hem şahsi ticari işlerde müştereken kullanılan taşıtların gider ve amortismanlarının kazancın tespitinde indirim konusu yapılması mümkün değildir. Aracın tarafınızdan işletmenizin aktifine alındığı tarihten itibaren, şahsi işlerde kullanılmamak ve sadece ticari işletme işlerinde kullanılmak şartı ile gider ve amortismanlarının kazançtan düşülmesi mümkündür.

Diğer yandan; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 158’nci maddesinde; “İşe başladıklarını bildiren mükelleflerden;

a)Yeni bir vergiye tabi olmayı,

b)Mükellefiyet şeklinde değişikliği,

c)Mükellefiyetten muaflığa geçmeyi,

Gerektirecek surette işlerinde değişiklik olanlar, bu değişiklikleri vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar” hükmü yer almıştır.

Yine aynı kanununun 269’ncu maddesinde, iktisadi işletmelere dahil bilumum gayrimenkullerin maliyet bedeliyle değerlemesi öngörülmüş ve gayrimenkullerin mütemmim cüzüleri ve teferruatı, tesisat ve makinalar, gemiler ve diğer taşıtlarla gayri maddi haklarında gayrimenkuller gibi değerlemeye tabi tutulacağı belirtilmiştir.

Bu itibarla; sözkonusu özel otomobilinizin maliyet bedeli üzerinden noter satış sözleşmesi veya alış faturasına istinaden kayıtlarınıza intikal ettirilmesi ve intikal ettirdiğiniz tarihten itibaren bağlı bulunduğunuz vergi dairesine bilgi vermeniz gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim...

(Kaan Gürbüz Okyel Beye Teşekkürler)

http://www.ozdogrular.com/content/view/17330/176/

Blog Arşivi