Vergi mahremiyeti kapsamındaki bilgi ve belgelerin basında yer almasının hukuki boyutları
I- GİRİŞ
Uygulamada, vergi incelemesi raporlarına dayalı olarak tesis edilen tarhiyat ve ceza kesme işlemlerinin idari yargı organlarınca iptal edilmesi sıklıkla rastlanılan bir durum. Yine, hazırlanan vergi suçu raporlarına dayalı olarak başlatılan adli süreç, kimi zaman savcılık aşamasında sona ermekte; kimi zaman da adli yargılama sonucunda suç isnat edilen kişi hakkında beraat kararı verilmektedir.
.
Bununla birlikte, inceleme raporlarında yer alan hususların bilerek ya da bilmeyerek “haber” adı altında basında yer bulduğuna da rastlanmaktadır. Bu tür haberler, yayın organlarında çoğunlukla toplumun “haber alma hakkı” bağlamında yer buluyor.
.
Hangi gerekçeyle yayınlandığı bir yana, bu haberlerin habere konu kişi ya da kurumlar üzerinde bazı olumsuz etkileri de söz konusu. Bu noktada, çoğu zaman bilmeden kişilik haklarının ihlal edildiğine tanık olunmaktadır. Bunun dışında, ticari olarak da ölçülebilen zararlar ortaya çıkabiliyor. Örneğin, vergi kaçakçılığının habere konu olması halinde, mevcut müşterilerin koda girmemek için kaybedilmesi söz konusu olabilmektedir.
Bu tür yayın yapılmasının ceza hukuku bakımından da bazı sonuçları bulunmaktadır. Raporları gazetecilere “servis eden” ve haberi yayınlayanlar açısından, konumlarına göre farklı suçlar işlenmektedir. Bu yazımızda konu hakkındaki değerlendirmelerimize yer verilecektir.
.
II- VERGİ MAHREMİYETİNİN İHLALİ
Vergi Usul Kanunu(VUK)’nun 5. maddesi; mükellefin ve mükellefle ilgili kimselerin şahıslarına, muamele ve hesap durumlarına, işlerine, işletmelerine, servetlerine veya mesleklerine ilişkin sırların veya gizli kalması gereken diğer hususların açıklanmasını ya da bundan yarar sağlanmasını yasaklamış durumdadır(1).
Vergi incelemesine bağlı olarak kesilen idari para cezalarının ve vergi suçu raporunun haber yapılması durumunda, söz konusu bilgileri gazetecilere verenlerin konumuna göre bu suç ortaya çıkmaktadır.
Böyle durumlarda haberi yapan gazeteci, vergi mahremiyetinin ihlali suçunu işlemiş olmaz. Bunun nedeni vergi mahremiyetinin ihlali suçunun “mahsus suç” olarak düzenlenmesidir. Bu suçu kimlerin işleyebileceği kanunda açık olarak belirtilmiş durumdadır. Bunlar;
.
- Vergi muameleleri ve incelemeleriyle uğraşan memurlar,
- Vergi mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri ve Danıştay’da görevli olanlar,
- Vergi kanunlarına göre kurulan komisyonlara iştirak edenler ve
- Vergi işlerinde kullanılan bilirkişilerdir.
Görüldüğü gibi, basında görevli olanlar suç failleri arasında yer almamaktadır.
Bununla beraber, vergi mahremiyetinin ihlali suçunun işlendiğinin sabit olması halinde, gazeteci hakkında “suça iştirak” fiili nedeniyle yargılama söz konusu olabilecektir.
Gazeteciye söz konusu raporları “sızdıranlar”, eğer VUK’da sayılanlar arasında yer alıyorsa bu kişi (ya da kişiler) vergi mahremiyetinin ihlali suçunu işlemiş olmaktadırlar.
.
III- GAZETECİNİN SUÇ VASFI
Gazetecinin suç vasfının belirlenebilmesinde haber konusu yapılan raporun niteliği önem taşımaktadır. Bu nedenle konuyu ikili bir ayrımda incelemekte yarar bulunmaktadır.
.
A- VERGİ İNCELEME RAPORUNUN HABER YAPILMASI
Konuya vergi inceleme raporunun ve vergi inceleme raporuna dayalı olarak tarh edilen vergiler ve/veya kesilen cezalarla ilgili yapılan haber yapılması açısından bakıldığında, haberin konu aldığı mükellefin konumu ve haberin yapılma biçimi önem kazanmaktadır.
Bilindiği gibi, halka açık şirketlerde başta SPK olmak üzere bazı birimlere vergi tarhiyatının ve cezaların bildirim yükümlülüğü bulunmaktadır. Dolayısıyla, halka açık şirketler hakkında yapılan ve ilgili kurumlara verilen bilgilerin ötesine geçmeyen haberler açısından ortada bir sorun bulunmadığını düşünüyoruz. Başka bir deyişle, halka açık şirketlerin bildirim yükümlülüğü kapsamında yer alan bilgilerle sınırlı olmak üzere, konunun haber yapılması “hukuka uygunluk” nedeni olarak dikkate alınmalıdır.
.
Yukarıda yer verdiğimiz özellikli durumun kapsamı dışında kalarak vergi inceleme raporunun haber yapılması halinde, gazeteci bakımından “vergi mahremiyetinin ihlaline iştirak” suçu oluşmaktadır.
Bunun dışında, vergi inceleme raporundaki bilgilerin vergi mahremiyeti kapsamına girdiği kabullenmesine dayalı olarak(2), başka bir suçtan da bahsetmek mümkündür. Bu suç, Türk Ceza Kanunu’nun 336. maddesinin birinci fıkrasında şu şekilde düzenlenmiştir:
.
“Yetkili makamların kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklanmasını yasakladığı ve niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgileri açıklayan kimseye üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.”
Madde hükmünden de görüldüğü gibi, suçun oluşması için açıklanan bilgilerin, açıklanmasının “yasak” ve nitelik olarak “gizli” olması ve “açıklanması” yeterlidir. Bu durum ortaya çıktığında “yasaklanan bilgileri açıklama suçu” oluşmaktadır. Bunun dışında, gazetecinin bu bilgileri kendi olanaklarıyla elde etmesi halinde TCK’nın 334. maddesinde düzenlenen “yasaklanan bilgileri temin” suçunun da oluştuğu düşünülebilir.
.
B- VERGİ SUÇU RAPORUNUN HABER YAPILMASI
Vergi suçu raporunun haber yapılmasında ise olayın farklı boyutları ortaya çıkabilmektedir. Konu hakkında üzerinde durulması gereken ilk düzenleme, 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 19. maddesi hükmüdür. “Yargıyı Etkileme” başlıklı söz konusu madde şu şekildedir:
.
“Hazırlık soruşturmasının başlamasından takipsizlik kararı verilmesine veya kamu davasının açılmasına kadar geçen süre içerisinde, Cumhuriyet Savcısı, hâkim veya mahkeme işlemlerinin ve soruşturma ile ilgili diğer belgelerin içeriğini yayımlayan kimse, iki milyar liradan elli milyar liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılır. Bu ceza, bölgesel süreli yayınlarda on milyar liradan, yaygın süreli yayınlarda yirmi milyar liradan az olamaz.
Görülmekte olan bir dava kesin kararla sonuçlanıncaya kadar, bu dava ile ilgili hâkim veya mahkeme işlemleri hakkında mütalaa yayımlayan kişiler hakkında da birinci fıkrada yer alan cezalar uygulanır.”
.
Yukarıda yer verilen hükümden de görüleceği üzere, yargıyı etkileme suçu, “şekli suç” olarak düzenlenmiştir. Yani, suçun oluşması için haberin sonuçlarının (yargının etkilenip etkilenmediğinin) hiçbir önemi bulunmamaktadır. Madde hükmü kapsamındaki filin işlenmesi yeterlidir. Dolayısıyla, “kısmen de olsa” vergi suçu raporunun içeriğinin yayınlanması suçun oluşması için yeterlidir.
.
Vergi suçu raporunun içeriğinin yayınlanmasıyla birlikte, konu hakkında yorum ve görüşlere yer verilmesi halinde ise olayın boyutları değişmektedir. Özellikle, haber sınırlarını aşarak raporda ileri sürülen hususları destekleyici ya da çürütücü yorumlara yer verilmesi, yorum sahibinin “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” suçunu işlemesine neden olabilmektedir. Söz konusu suç Türk Ceza Kanunu’nun 288. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:
.
“Bir olayla ilgili olarak başlatılan soruşturma veya kovuşturma kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar savcı, hâkim, mahkeme, bilirkişi veya tanıkları etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
Vergi suçu raporuna dayalı olarak yapılan haberin adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçunu oluşturması için, haber (veya yorum) içeriğinde konuya ilişkin değer yargılarını içeren “görüşlere” yer verilmesi gerekmektedir.
.
IV- SONUÇ
Vergi ilişkisinde mükelleflerin sahip olduğu hakların başında, görevlilerin vergi ilişkisi nedeniyle mükellefler hakkında öğrendikleri bilgilerin, sırların açıklanmaması ve onların zararlarına kullanılmaması hakkı gelmektedir. Yasal olarak güvence altına alınmış bu hakkın ihlal edilmesi halinde, ihlali gerçekleştiren kişinin konumuna göre farklı cezaların uygulanması söz konusu olabilmektedir.
.
Gizli kalması gereken vergi mahremiyeti kapsamındaki bilgilerin basında yer alması halinde, bilgiyi (veya belgeleri) verenler vergi mahremiyetinin ihlali suçunu işlemektedir. Bilgiyi verenlerin üçüncü şahıs olması halinde ise suça iştirak söz konusudur. Ancak, her durumda bu bilgilerin VUK’da sayılan kişiler kaynaklı olduğu dikkate alındığında, vergi mahremiyetinin ihlali suçu işlendiği sabittir.
.
Gazeteci açısından konuya bakıldığında ise olayın farklı boyutları ortaya çıkmaktadır. Öncelikle suça iştirakin söz konusu olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Ancak bu durumda, asıl failin belirlenmesinin önünde bir engel bulunmaktadır. Bu engel, Basın Kanunu’nun 12. maddesinde yer alan; “Süreli yayın sahibi, sorumlu müdür ve eser sahibi, bilgi ve belge dahil her türlü haber kaynaklarını açıklamaya ve bu konuda tanıklık yapmaya zorlanamaz.” hükmüdür.
.
Gazeteci açısından habere konu edilen raporların nitelik ve içeriğine göre değişen başka suçlar da söz konusu olabilmektedir. Yazının içeriğinde yer verdiğimiz bu suçların tek fiil ile işlendiği göz önüne alındığında; suçların sabit olması halinde “içtima” hükümlerinin dikkate alınması gerektiğini düşünüyoruz.
Özellikle, adli yargıya konu olan uyuşmazlıkların haber yapılmasında haber verme amacını aşan yayınlarda bulunulmasının ciddi riskleri bulunmaktadır. Bu nedenle, yayıncılar ve gazetecilerin, “masumiyet karinesini” göz önüne alarak yayın yapmaları, hem habere konu olanlar bakımından hem de kendileri bakımından son derece önemlidir.
Prof. Dr., Gazi Üniversitesi, İİBF, Öğretim ÜyesiProf.Dr.Metin TAŞ Yaklaşım Dergisi Mart 2011