Facebook Takip edebilirsiniz

30 Ocak 2012 Pazartesi

Çek tasarısı ve bankaların sorumluluğu/ AHMET YAVUZ

Çek tasarısı ve bankaların sorumluluğu

Geçen hafta çekle ilgili yapılacak kanun değişikliğinden bahsetmiş ve karşılıksız çeke hapis cezasının kaldırılmasının alacaklıları mağdur edebileceğini yazmıştım.

 Yazının yayımlandığı andan itibaren birçok mail aldım. Bu maillerin bir kısmı destek mahiyetinde idi. Ancak tepki içerikli mailler daha fazlaydı.

Öncelikle şunu belirteyim ki kimsenin hapis yatmasına taraftar veya meraklı değilim. İnsanların özgürlüklerine kısıtlama getirilmesi ve eş-dostlarından ayrı kalması beni ziyadesiyle üzer. Yazımda asıl olarak her olayda olduğu gibi bu meselede de iki taraf olduğunu, sadece çeki karşılıksız çıkanların mağdur olarak lanse edilmemesi gerektiğini, çek karşılığında mal satan ve alacağını tahsil edemeyenlerin de mağdur edilmemesi gerektiğini ifade ettim. Bu insanlar hiç tanımadıkları bilmedikleri kişilerden çek kabul etmiyor.

Ya daha önce alışveriş yaptıkları birisinden veya banka, esnaf çevresi kapsamında araştırma yapıp güvenilir buldukları kişilerden çek almayı kabul ediyorlar. Buna rağmen çekleri karşılıksız çıkıyorsa müsaade edin de bu çeklerin ödenmesini hapis tazyikiyle de olsa talep edebilsinler.

Yoksa malvarlığını eş dostun üzerine yapan insanlardan bir kuruş tahsilat mümkün olmuyor. İşin kötü tarafı, çeklerini tahsil edemeyen bu dürüst esnaf bu sefer kendi verdiği çeki ödeyemez duruma düşüyor. Onlara ya ev arabalarını satıp borçlarını ödeme veya aynı mal kaçırma işlemlerini yapma seçenekleri kalıyor. Bu kısır döngü devam ettikçe ekonomideki işlem hacmi de daralacak, güven ortamı kalmayacak.

Çünkü çek aslında senetten farklı bir ödeme aracıdır. Ellerinde çek bulunanlar, halihazırda kendilerinde olmayan para karşılığında mal veya hizmet satın alabiliyor. Esasen bu yapılan Merkez Bankası'nın yetkisinde olan para basmadan (emisyon) farklı bir işlem değil. Bu sayede parasal büyüklük de genişlemiş, piyasa rahatlamış oluyor. Ancak bu müessesenin tam işleyebilmesi takibin kuvvetine bağlı.

Tepki gösterenlerin çoğu ekonominin kötü gitmesinden, kur değerinden veya aldıkları çekleri tahsil edemediklerinden dolayı kendi durumlarının bozulduğunu, avukat veya bankaların açgözlülüklerinden dolayı hapis yatma riskine girdiklerini söylüyor. Burada unutulan bir şey var.

Verilen çekler şu veya bu sebepten dolayı ödenemezse alacaklılar yine de kapıya dayanacaktır. Hapis cezası olmazsa bile alacaklılar aynı aracılarla birlikte alacaklarını tahsil etmek için gelecek. Alacaklı ile konuşur, takibi durdururum derseniz aynı şey hapis cezasının varlığı halinde de mümkün. Alacaklı şikâyetini geri çektikten sonra takibat yapılmayacak, adli para cezası ve dolayısıyla hapis cezası da verilmeyecektir.

İşleri çok iyi giderken bahsettiğim sebeplerden dolayı iflas eden ve çeklerini ödeyemediği için hayatı, ailesi, düzeni bozulan insanların durumu gerçekten herkesi üzecek trajiklikte. Ama bunların tek sebebi, karşılıksız çeke hapis cezası öngörülmesi değil. Bunu demek istedim ben.

Çek meselesinde bankalar da elini taşın altına koymalı. Bankalar çek verirken çok ciddi araştırmalı. Çekin ödenmemesi durumunda alacağın kayda değer bir kısmını garanti etmeliler. Ayrıca çek verdikleri müşterilerin sicil kaydını kendileriyle çalışan müşterilerle paylaşmalılar.

Bu arada geçen hafta TBMM'de kanunla ilgili yapılan görüşmede üç madde kabul edildi. Çekin ibraz tarihi 6 aydan üç yıla çıkarıldı. Ayrıca kötü niyetli kullanıcıların hapis cezası yatmasını sağlayacak bir değişiklik önergesi verildi. Bakalım değişiklikten sonra yeni dönem nasıl olacak? Tüm mağdurların mağduriyeti giderilir inşallah.

Ciro faturalarında KDV oranı kaç olmalı?

Fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen ticarî teamüllere uygun miktardaki iskontolar Katma Değer Vergisi (KDV) matrahına dahil edilmiyor. Bu kapsamdaki iskontolar fatura bedelinden indirilir. Kalan bedel üzerinden KDV hesaplanır. Fakat bu iskontolar fatura üzerinde değil de yıl sonunda yapılıyorsa matrahtan düşme diye bir durum söz konusu olmuyor, ciro primini alan taraf primi ödeyen tarafa fatura düzenliyor. Satış primi, hasılat primi, yılsonu iskontosu gibi adlarla yapılan bu tür ödemeler KDV'ye tabidir. Çünkü yapılan iş ana firmaya karşı verilen bir hizmet olarak kabul edilir. Bu düzenlemeler uyarınca, bu tür ciro primleri ve iskonto uygulamaları, satışa konu olan mal ya da hizmetten bağımsız başka bir hizmetin bedeli olarak kabul ediliyor ve bu işlemler için düzenlenen faturalarda %18 KDV oranı uygulanıyordu. Bu durumun bazı sakıncaları oluyordu.

Fatura üzerinde yapılan iskonto ile daha sonra yapılan iskontolarda farklı oran uygulanmasına sebep oluyordu. Çünkü indirimli oranda (yüzde 8 veya yüzde 1) mal satılması halinde fatura üzerinde yapılan indirim dolaylı olarak indirimli oranda KDV uygulanmasına sebep oluyordu. Daha sonra yapılan ciro priminde ise KDV oranı malın tabi olduğu orandan bağımsız olarak yüzde 18 olarak uygulanıyordu.

Farklı oranda KDV uygulanmasının iadelerde suiistimale sebep olması da mevzubahis olabiliyordu. Yüzde 1 oranında yapılan mal satışı için daha sonra ciro primi verilmesi halinde ciro primi faturası yüzde 18 olarak vergilendiriliyor ve bu vergi de iade edilecek vergilerin şişirilmesine yol açıyordu. Son dönemlerde vergi daireleri ciro primlerine ait KDV'lerin iade edilemeyeceğini iddia ediyordu. Mükellefler bu yoruma katılmadıkları için ihtilaflar oluşabiliyordu.

Maliye geçtiğimiz günlerde yayınladığı bir tebliğ ile bu uygulamaya, daha doğrusu farklı zamanlardaki ciro primlerine farklı oranda KDV uygulanmasına son verdi. Yeni yorumda sonradan verilen ciro priminin vergi matrahında değişiklik olarak kabul edilmesi ve buna göre düzeltme yapılması gerektiği ifade edilmiş.

Bu itibarla, fatura ve benzeri vesikalarda gösterilmeyip belli bir dönem sonunda ya da belli bir ciro aşıldığında yapılan iskontolar nedeniyle KDV matrahında değişiklik vuku bulduğu hallerde düzeltme işlemi, alıcı tarafından satıcı adına bir fatura ve benzeri belge düzenlenmek ve bu amaçla düzenlenecek belgede, KDV matrahında değişikliğe neden olan iskonto tutarına ilk teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu işlem için geçerli olan KDV oranı uygulanmak suretiyle yapılacak.

Yani artık düzenlenecek iskonto ya da ciro primi faturalarında, her durumda %18 oranı uygulanmayacak. Daha önce satışı yapılan ürüne ait olarak satış anında uygulanmış KDV oranı ne ise o oran uygulanacak. Böylece yukarıda bahsettiğim iade dosyalarındaki ihtilaflar da bundan sonra yaşanmayacak. Bunun dışında, alıcıların belirli bir işi yapmaları belirli bir aktiviteyi gerçekleştirmeleri nedeniyle hak kazandıkları ödemeler nedeniyle düzenledikleri faturalara ilişkin KDV uygulaması, eskiden olduğu gibi devam edecek.


 AHMET YAVUZ / ZAMAN

 30.01.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Blog Arşivi