Facebook Takip edebilirsiniz

29 Ocak 2012 Pazar

Damga Vergisi Yönünden Sözleşmelerde Belli Para Kavramı

Damga Vergisi Yönünden Sözleşmelerde Belli Para Kavramı




Özet

Sözleşmeler Damga Vergisi 'ne tabidir. Damga Vergisi nispi veya maktu olarak alınır. Eğer sözleşmede sözleşmenin konusu belli bir para veya paralardan oluşuyorsa burada nispi esasta vergileme yapılır.

.

Nispi esasta yapılacak vergilemenin sözleşmenin konusu olan bedel ya da bedeller üzerinden yapılması gerekir. Damga Vergisi 'nin hesabında, sözleşmenin düzenlendiği tarih itibariyle kesinlik arz eden sözleşmenin konusunu teşkil eden bedel esas alınır. Başka deyişle her iki tarafın da mutabık olduğu ve aynı zamanda tarafları bağlayıcı niteliği olan bedel üzerinden vergi alınır.

.

Sözleşmede yer almakla beraber sözleşmenin konusunu teşkil etmeyen tutarlar üzerinden vergileme yapılması Damga Vergisi Kanunu 'na uygun olmaz. Çünkü, Kanundaki "belli para " kavramının sözleşmenin konusuna ilişkin meblağ olduğu şüphesizdir.



.

I. Giriş:

Bilindiği üzere sözleşmeler Damga Vergisi'ne tabidir. Damga Vergisi nispi veya maktu olarak alınır. Eğer sözleşmenin konusu belli bir para veya paralardan oluşuyorsa burada nispi esasta vergileme yapılır.

Bu yazımızda, Damga Vergisi uygulamasında sözleşmelerde yer alan çeşitli tutarlardan hangisinin Damga Vergisi matrahı olarak alınması gerektiği konusu üzerinde değerlendirme yapılacaktır.

.

II.Yasal Durum:

Damga Vergisi, ticari ve medeni işlemler dolayısıyla düzenlenen kağıtlar üzerinden alınan bir vergidir. 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu'nun 1. Maddesine göre; Kanuna ekli (1) sayılı Tabloda yazılı kağıtlar Damga Vergisine tabidir. Kanundaki kağıtlar terimi, yazılıp imzalanmak veya imza yerine geçecek bir işaret konmak suretiyle düzenlenen ve herhangi bir hususu belli ve ispat etmek için ibraz edilebilecek belgelerdir.

.

Bu madde hükmünden, düzenlenen kağıtların Damga Vergisine tabi olması için sadece yazılıp imzalanmasının yeterli olmadığı, aynı zamanda herhangi bir hususu ispat ve belli etmek için ibraz edilebilme özelliğine sahip olması gerektiği anlaşılmaktadır.(1)

.

(1) Damga Vergisi Kanunu, Madde 1, "Bu Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtlar Damga Vergisine tabidir. Bu kanundaki kağıtlar terimi, yazılıp imzalamak veya imza yerine geçen bir işaret konmak suretiyle düzenlenen ve herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek olan belgeler ile elektronik imza kullanılmak suretiyle manyetik ortamda ve elektronik veri şeklinde oluşturulan belgeleri ifade eder."Yabancı memleketlerle Türkiye'deki yabancı elçilik ve konsolosluklarda düzenlenen kağıtlar, Türkiye'de resmi dairelere ibraz edildiği, üzerine devir veya ciro işlemleri yürütüldüğü veya herhangi bir suretle hükümlerinden faydalanıldığı takdirde vergiye tabi tutulur."

.

Bu nedenle, mukavelenameler için damga vergisinin konusu, taraflarca ispat veya belli etmek amacıyla sözleşme konusu edilen işlemdir. Taraflarca ispat vasıtası olmayan veya belli etme fonksiyonu taşımayan mukavelenameler için Damga Vergisi doğmayacaktır.

.

Damga Vergisi'nde vergiyi doğuran olay kağıtların imzalanmasıyla ortaya çıkar ve bu nedenle vergi sözleşme tarihi itibariyle hesaplanır. Buna göre Damga Vergisi, sözleşme tarihi itibariyle belli olan, karşılıklı edimler itibariyle tarafları bağlayan, bir hususu ispat ve belli eden ve gerektiğinde ilgili mercilere (mahkeme, hakem heyeti v.b.gibi) ibraz edilebilen hususlara ilişkin bedeller üzerinden ödenir. Sözleşme tarihi itibariyle kesinlik arz etmeyen ve tarafları bağlayıcı olmayan hususlar sözleşmede yer alsa bile Damga Vegisi'ne konu olmazlar.

.

Kanundaki 6'ncı maddeye göre bir kağıtta birbirinden tamamen ayrı birden fazla akit ve işlem bulunduğu takdirde bunların herbirinden ayrı ayrı vergi alınır. Bir kağıtta toplanan akit ve işlemler birbirine bağlı ve bir asıldan doğma olduklan takdirde Damga Vergisi, en yüksek vergi alınmasını gerektiren akit veya işlem üzerinden alınır. Görüldüğü üzere, damga vergisinin amacı, mukavelenamede yer alan akiti yani sözleşme konusu olan ve üzerinde taraflarca uzlaşılan ve karşılıklı olarak tarafları bağlayan işlemi vergilendirmektir.

.

Kanun'un 10. Maddesine göre; "Damga Vergisi nispi veya maktu olarak alınır. Nispi vergide, kağıtların nevi ve mahiyetlerine göre, bu kağıtlarda yazılı belli para, maktu vergide kağıtların mahiyetleri esastır. Belli para terimi, kağıtların ihtiva ettiği veya bunlarda yazılı rakamların hasıl edeceği parayı ifade eder."

.

Damga Vergisi düzenlenen sözleşmelerden alınmaktadır. Buna göre sözleşmenin konusunda veya konularında belli para söz konusu ise vergi, sözleşmedeki her bir işlem üzerinde ayrı ayrı; eğer sözleşmede birbirine bağlı konular var ise bu durumda da en yüksek parayı ihtiva eden işlem üzerinden alınır.

.

III. Damga Vergisi'nin Matrahı Sözleşmenin Konusu Olan Bedellerdir

Sözleşme, genel anlamı ile iki veya daha çok kimsenin, bir borcu doğurmak, değiştirmek veya ifade etmek üzere karşılıklı olarak anlaşmaları şeklinde tanımlanabilir. Birden fazla taraf bulunması ve bunların karşılıklı rızalarının uyuşması ana unsurlardır. Vergileme, belli parayı ihtiva eden mukavelelerde nispi esasta yapılır. Meblağ içermeyen veya herhangi bir şekilde meblağ tespitine imkan vermeyen mukaveleler ise Damga Vergisi'ne tabi değildir.

.

Vergileme açısından:

-Sözleşmede belli para bulunup bulunmadığı,

-Kağıdın belli para gösterilmesi mecburiyeti olan kağıtlardan olup olmadığı,

-Belli bir meblağ olmamakla beraber, sözleşmede rakamların belli parayı hasıl edip etmediği veya belli paraya narh veya borsa fiyatları ile ulaşılıp ulaşılamayacağı,

-Atıf yapılan kağıtlarda, bunlardaki meblağ veya belli meblağı verecek rakam ve verilerin olup olmadığı

-Sözleşmede sözleşme konusuna ilişkin bedel olmakla beraber sözleşme konusu olmayan ve tarafları bağlayıcılığı özelliği olmayan tutarlar var ise bunların değerlendirilip değerlendirilmeyeceği,

Hususlarının gözönünde bulundurulması gerekir.

.

Görüldüğü üzere, sözleşmelerde yer alan çeşitli tutarlardan hangisinin Damga Vergisi matrahı olarak dikkate alınması gerektiği konusu önem kazanmaktadır.

.

Yukarıdaki yasal açıklamalar çerçevesinde vergiye tabi kağıtlar veya sözleşmeler, düzenlendikleri anda bir hususu ispat ve belli etmeli ve bu amaçla taraflar açısından birbirlerine karşı öne sürülebilir, ibraz edilebilir olmalıdır.

.

Bu itibarla; kağıdın içerdiği belli paranın, buradan hareketle de Damga Vergisi hesaplamasının sözleşme konusu bedele ilişkin hak ve yükümlülüklerin, kağıdın imzalandığı andaki tutan üzerinden yapılması gerekir. Bu miktar kağıdın im.zalandığı andaki sözleşme konusu veya konularına ilişkin belli tutardır.


Kanun'un 6'ncı maddesine göre; damga vergisinin amacı, mukavelenamede yer alan akdi yani sözleşme konusu olan ve üzerinde taraflarca uzlaşılan ve karşılıklı olarak tarafları bağlayan işlemi vergilendirmektir. Bu nedenle, taraflarca imzalanan mukavelename ile ispat konusu yapılmak amacını taşımayan ya da belli edilmeye çalışılmadığı açık olan ya da tarafları bağlayıcı niteliği olmayan, sözleşme konusu olmayan paraların, sırf kağıtta yazılı olması sebebiyle vergilendirmesi imkânı bulunmamaktadır.

.

Örneğin, buğday alım-satımına ilişkin bir sözleşmede Türkiye'nin buğday üretim hâsılatına yer verilmesi durumunda Damga Vergisi Türkiye'nin buğday hasılatı üzerinden mi hesaplanacaktır?

.

Görüldüğü üzere, sözleşme konusu işlem dışında olan sözleşmedeki diğer tüm paraların vergilendirilmesi kanunun amacına açıkça aykırıdır. Çünkü, mukavelenamenin tarafları sözleşmede yazılı diğer paralan belli etme, ya da daha sonra ispat vasıtası olarak kullanmak amacını gütmemektedir. Öte yandan sözleşmenin konusu olmadığı gibi; tarafların birbirlerine karşın taahhüdü veya edimi de olmayan tutarların, Kanundaki "belli para" kavramını vergilemenin amaç ve gerekçesinden kopararak ve çok geniş yorumlanarak vergiye konu edilmesi vergi mevzuatımıza uygun değildir. Zira Kanundaki "belli para" kavramının sözleşmenin konusuna ilişkin meblağ olduğu şüphesizdir.

.

Ayrıca, henüz gerçekleşmemiş veya gelecekte gerçekleşebilecek işlemler sonucu ortaya çıkabilecek tutarlar mutlak bir hal değil, vukuu muhtemel bir keyfiyet olduğundan kağıda ilişkin bedelin belirlenmesinde damga vergisi matrahı olarak dikkate alınması hukuka uygun olmaz. Başka deyişle sözleşmenin düzenlendiği tarihte gerçekleşip gerçekleşmeyeceği bilinmeyen ve her iki taraf için de bağlayıcılığı olmayan tutarların damga vergisinde nazara alınmaması gerekir. Damga Vergisi'nde genel kural, vergilemede kağıdın düzenlendiği anda belli veya hesap edilebilir olan meblağ üzerinden vergileme yapılmasıdır.

.

Bu açıklamalar ışığında Damga Vergisi, sözleşmenin düzenlendiği tarih itibariyle kesinlik arz eden sözleşmenin konusu üzerinden, başka deyişle her iki tarafın da mutabık olduğu ve aynı zamanda tarafları bağlayıcı niteliği olan bedel üzerinden hesaplanmalı ve ödenmelidir.

.

Bununla beraber özellikle performansa dayalı sözleşmelerde sözleşmenin konusu ve Damga Vergisi hesaplanması uygulama bazında zaman zaman tartışmalara sebebiyet vermektedir. Dolayısıyla konumuzu daha iyi anlatabilmek için aşağıdaki örneklere yer verilmektedir.

.

Örnek 1:

İki kurum aralarında bir sözleşme yaparlar. Buna göre yurt dışında kurulu A şirketi Türkiye'deki B şirketine satış bayiliği verecektir. A şirketi buna ilaveten B şirketine asgari olarak 500.000 TL, azami olarak da 1.500.000 TL mali destek tutan ödeyecektir. B şirketi de A şirketinin mallarının Türkiye pazarında satacak ve A şirketi malların Türkiye'de yaygınlaştırılması konusunda çalışacak ve sözleşmenin ekinde yer alan ciro hedeflerine ulaşılması (5 yılda toplam 10.000.000.000 Euro= 25.000.000.000 TL) için elinden gelen çabayı gösterecek, ancak bu konuda B şirketinin bir taahhüdü söz konusu olmayacaktır. Sözleşmeye göre A şirketi B şirketine ciro hedeflerinin gerçekleşme derecesini gözönüne alarak azami 1.500.000 TL teşvik ödemesi yapacaktır. Bunun için, ilk aşamada B şirketine 500.000 TL ödeme yapılacak ve bilahare gerçekleşen cirolara paralel olarak zaman içinde yapılacak ek ödemelerle birlikte bu tutar en fazla 1.500.000 TL'sına ulaşabilecektir.

.

Burada Damga Vergisi 500.000 TL mali teşvik tutan üzerinden hesaplanacaktır. Çünkü verginin, sözleşmenin düzenlendiği tarih itibariyle kesinlik arz eden sözleşmenin konusu üzerinden, başka deyişle her iki tarafın da mutabık olduğu ve aynı zamanda tarafları bağlayıcı niteliği haiz olan 500.000 TL mali destek tutan üzerinden hesaplanması gerekir.

.

Damga Vergisi'nin azami destek tutan olan 1.500.000 TL üzerinden veya herhangi bir taahhüt içermeyen ciro hedeflerine göre hesaplanması ise mevzuata uygun değildir. "Ciro hedefleri" tamamıyla B şirketinin iyi niyetle göstereceği bir gayretten, çabadan başka bir şey değildir. Bu konuda B şirketinin vermiş olduğu bir taahhüt bulunmadığı gibi, ayrıca ciroların gerçekleşmesi tüketicilerin kararına bağlı olduğundan böyle bir taahhütte bulunulması da mümkün değildir. Kaldı ki, ciro hedefleri; B şirketi açısından sözleşmede de yazıldığı üzere bir taahhüt niteliğinde değildir. Sadece bu hedeflere ulaşılması halinde sözleşme konusu mali destek tutarını arttırabilecek nitelikteki öngörülerdir. Sonuçta sözleşmenin konusu mali destek tutan olup, ciro hedefleri ise sözleşmenin konusu değildir.

.

Öte yandan ciro hedefleri üzerinden Damga Vergisi alınması, "ticari icaplarla" da bağdaşmamaktadır. Zira, 10.000.000.000 Euro'luk ciro hedefi üzerinden hesaplanacak Damga Vergisi, sözleşme gereği B şirketinin azami olarak alacağı mali teşvik tutarının oldukça üzerinde bir tutar olacaktır. Hukuki işlemlere ilişkin kağıtlara konulan Damga Vergisi'nin getiriliş gayesi ise böyle bir vergi almak değildir.

.

Örnek 2:

Bir bölgede bayilik verilmesi ve ayrıca 3 yılda toplam 300.000 TL iskonto uygulanması karşılığında, 3 yıl içinde toplam 30 milyon TL toplam satış yapılacağının taahhüt edildiği, taahhüdün gerçekleşmemesi halinde bayiliğin iptal edileceği ve verilen 300.000 TL iskontonun 500.000 TL olarak geri alınacağına ilişkin bir sözleşmede; taraflardan birinin edimi bayilik vermek ve iskonto uygulamak, diğerininki ise taahhüt edilen satış hacmine ulaşmaktır.

Bu sözleşmedeki en yüksek parayı ihtiva eden işlem satış taahhüdüdür. Bu durumda sözleşmedeki en yüksek bedel olan 30 milyon TL, taraflardan birinin taahhüdü niteliğini haiz olması nedeniyle Damga Vergisi'ne konu olacaktır.

Bu sözleşmede toplanan akit ve işlemler birbirine bağlı ve bir asıldan doğma olduğundan Damga Vergisi' nin, en yüksek vergi alınmasını gerektiren akit veya işlem üzerinden alınması gerekir. Çünkü, damga vergisinin amacı, mukavelenamede yer alan akiti yani sözleşme konusu olan ve üzerinde taraflarca uzlaşılan ve karşılıklı olarak tarafları bağlayan işlemi vergilendirmektir.

.

Sözleşmede eğer satış taahhüdü olmasaydı, bu durumda sözleşmede böyle bir akit söz konusu olmadığı için Damga Vergisi'nin 500.000 TL'lık matrah üzerinden hesaplanması gerekecekti.

.

IV.Sonuç:

Sözleşmeler Damga Vergisi'ne tabidir. Damga Vergisi nispi veya maktu olarak alınır. Eğer sözleşmede sözleşmenin konusu belli bir para veya paralardan oluşuyorsa burada nispi esasta vergileme yapılır.

.

Nispi esasta yapılacak vergilemenin ise sözleşmenin konusu olan bedeller üzerinden yapılması gerekir. Sözleşmede yer almakla beraber sözleşmenin konusunu teşkil etmeyen tutarlar üzerinden vergileme yapılması Damga Vergisi Kanunu'na uygun olmaz. Çünkü, Kanundaki "belli para" kavramının sözleşmenin konusuna ilişkin meblağ olduğu şüphesizdir.

.

Sonuç olarak Damga Vergisi'nin, sözleşmenin düzenlendiği tarih itibariyle kesinlik arz eden sözleşmenin konusu üzerinden, başka deyişle her iki tarafın da mutabık olduğu ve aynı zamanda tarafları bağlayıcı niteliği olan bedel üzerinden hesaplanması gerekir.

.

(Vergi Dünyası Dergisinin Kasım/2011 sayısından alınmıştır.)

Mehmet BİNGÖL
Eski Hesap Uzmanı



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Blog Arşivi